Su boşa akmaz
Su, hava ve toprağın önemini anlatmaya her halde ihtiyaç duyulmaz. Çünkü hayatın devamı bu ‘sebep’lere bağlı. Hava olmadan, su olmadan, toprak olmadan yaşamak mümkün değil. Kâinatı yaratan Halıkımız, dünyadaki düzeni böyle kurmuş.
Dünyada yeteri kadar temiz ve içilebilir su olmadığı da bilinen gerçeklerden biridir. Hatta önümüzdeki yıllarda ülkeler arasında bir ‘su savaşı’ndan dahi bahsedilmektedir ki, bu ihtimali de kimse yabana atmıyor.
Türkiye de su kaynakları bakımından çok zengin değil. Her ne kadar coşkulu akan derelerimiz, nehirlerimiz ve güzel göllerimiz varsa da, bunlara gerektiği gibi sahip çıkmadığımız için bu kaynaklar bozulmuş durumda. Geçmiş yıllarda var olan göllerimizin bir kısmı artık yok. Kimi nehirlerimizi de sanayi atıkları sebebiyle kaybetmiş durumdayız. Aynı tehlike derelerimizi de tehdit ediyor.
Sularımızı gerektiği gibi değerlendiremediğimiz bir vakıa. Hatta neredeyse ‘atasözü’ haline gelmiş bir söz var. Sulara ilgisizliğimizi anlatmak için “Su akar, Türk bakar” denilmiş. Aslında bu söz, “Sular boşuna akar, biz de buna boş boş bakarız” anlamındadır.
Gerçekten sular ‘boşuna’ mı akar? İşte yeşil Rize’nin güzel ilçelerinden biri olan İkizdere’de toplanan “Türkiye Su Meclisi” bu kabule kökten itiraz etti ve “Su boşa akmaz” diyerek bu çığlığı dünyaya duyurmak istedi. Doğrusu da bu değil mi? Nasıl ki ‘sular tersine akmaz’ aynı şekilde ‘sular boşuna da akmaz!’ Su, akmak için yatarılmamış mıdır? Her zaman için ‘akan’ su, ‘akmayan su’ya terhcih edilmez mi? Ama bir yanlış anlatım ve kabulle, suların akmasını engellemeyi marifet bilmişiz.
Elbette sulardan belli şartlarda istifade etmek gerekir. Ama bunu yaparken ‘su hiç akmasın’ ya da ‘sular tersine aksın’ anlamına gelecek davranışlardan uzak durmak lazım. İkizdere’de böyle bir ‘meclis’in toplanmasına sebep olan hareket, bilhassa Karadeniz’deki dereler üzerine yapılmakta olan çok sayıdaki HES projesidir. Başta Rize olmak üzere bütün Karadeniz sahilindeki dereler artık ‘akmama’ tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bir kısmı yapılan, bir kısmı da proje aşamasında olan çalışmalarla “gürül gürül akması gereken dere”ler, tünellere, borulara ve havuzlara mahkum ediliyor. Böyle olunca da dereler fiilen ‘akamaz’ hale geliyor. Asırlardan beri akan derelerin ‘akmaz’ hale gelmesinin elbette bir faturası olacak. İşte, başta Rize olmak üzere bu çalışmaların yapıldığı yerdeki insanlar ödemek mecburiyetinde bırakıldıkları bu faturaya itiraz ediyor.
Keşke, toplantıda yapılan konuşmaları Türkiye’yi idare edenler de duyabilseydi. Su konusu ihmale gelmez. Bu bakımdan atılan adımların çok dikkatle atılmasına ihtiyaç var. “Ben yaptım oldu” anlayışının verdiği zararları telafi etmek mümkün değil. “Türkiye Su Meclisi”nde yapılan konuşmalar kökten bir reddi hedeflemiyor. Havza planlarının çok dikkatli ve dünya uygulamaları da dikkate alınarak yapılması teklif ediliyor ki her halde buna kimse itiraz edemez. Türkiye’de şu anda yapılan ise, dünyadaki uygulamaları dikkate almayan bir anlayış. Asıl itiraz edilen nokta da bu.
Böyle bir toplantıya öncülük eden İkizderelileri de tebrik etmek lazım. İkizdere, Cimil Vadisi henüz tahrip olmuş değil. Ama onlar itirazlarını, daha ‘kazma vurulmadan’ dile getiriyorlar. Oysa mesela Çayeli’ndeki Senoz Vadisi kaybedilmek üzere. Senoz Vadisindeki projeler sorumsuzca yapıldı ve çevre ölçüsüz şekilde tahrip edildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin “Türkiye Su Meclisi”ne kulak vermesini temenni ediyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.