Askere sivil yargı yolu açılırken...
Askerin sivil yargıda yargılanmasını kim istemiyor?
Tabii ki üzerlerine devletçiliğin sindiği Aslan Sosyal Demokratlar.
Veya o zihniyetin temsil ettiği dededen kalma Cumhuriyet Halk Partisi.
Patent meselesi...
Lozan sonrasında kutsanmış Batı mahreçli devletçiliğe sahip olan odaklar, CHP’nin elinde öylesine müzminleşti ki, bir türlü bu düzeni terk etmek istemiyor.
Tutucu, kalıcı...
Sahip oldukları en kuvvetli silah kadrolaşmış yargıdır.
O yüzden Tekel işçileri “bizi yıkamazsınız” diyerek kendilerini havuza atıyorlar.
Adı üstünde tekel....
Sarhoşluğu bile o zihniyet devletleştirmiş...
Askeri cenahta aynı yelpazeyi estirmek isteyen güçler öylesine bir kamplaşmanın yolunu açmışlar ki, sadece üniforması ile değil çarşı-pazar ayrı.
Lojmanlar ayrı, marketler ayrı, okullar ayrı, vasıtalar ayrı...
Ayrı dünyalar...
Halkı ile ayrı düşen asker düşünülebilir mi?
Siyasi iktidarlar her ne kadar devletçiliği serbest ekonomi bağlamında değiştirmek isteseler de olmuyor.
Çünkü bu düzenin kurulmasında en büyük etken devletçiliktir.
Şef düzeni.
Zihniyet yıkılmadan bu düzen de değişmez.
Onun için 28 Şubat yağmalamasının resmi sloganları devletçiliğin “bin yıl” süreceği tehditleriydi. Ne var ki, zaman bu kadar ağır yükü çekmeye kafi gelmiyor.
Siyasi iktidar her ne kadar elini çabuk tutup askerlerin işlemiş oldukları suçlarla alakalı 5918 sayılı kanunu çıkarmışsa da, anlaşılıyor ki bu yasa cumhuriyet rejimini “kayırmaya” ve de “kollamaya” alan kesimleri kesmedi.
Tekrardan eski hali ile “korumalı askerlik” istiyorlar.
Gerçi Askeri Ceza Kanunu’nda yine askerin ayrıcalığı var.
Askeri şahısların askeri suçlar nedeniyle askeri mahkemelerde yargılanma hakları baki, ama burada anlaşılamayan konu ise geçmiş deneyimlerden kaynaklanıyor.
Asker işini gücünü bırakıp da darbeciliğe veya Ergenekon gibi çete suçlarına soyunursa askeri mahkemelerde değil, sivil mahkemelerde yargılanacak.
İşte şu anda Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği yasa bu açıdan önemli.
Bana göre bu iptal kararının altında ‘devletleştirmeye devam mı tamam mı’ yatıyor.
E şimdi devam dedi.
O zaman karşımıza yeni sorunlar çıkacak.
Balyozcular bir kurtuluş simidi gibi yapışacaklar: “Bizi sivil mahkemeler yargılayamaz.” Ayıkla pirincin taşını...
Yıllardır söylemekten dilimiz kurudu, yazmaktan mürekkebimiz kalmadı.
Allah aşkına şu anayasayı sivilleştirin.
Yoksa camilere bombalar yağınca mı aklınız başınıza gelecek?
Veya dikta bir terör estirildiğinde mi?
Hem bu sivilleşme, sadece muhalefetle uzlaşma sağlanmasını baz alıp eski tas eski hamam şeklinde olacaksa ellemeyin, anayasa yerinde dursun.
Veya MHP’nin yersiz söylemleri kaale alınacaksa o da olmaz...
Fehmi Koru kardeşim Kanal 7 haber programında öyle diyordu:
“CHP’nin birkaç yıl önce hazırlamış olduğu taslak üzerinde uzlaşsınlar.”
Aman ha! Fehmi Koru, ne yapıyorsun?
Hem bu iş uzlaşma işi değil.
Ülkenin ileriye mi gideceği, yerinde mi sayacağı meselesidir...
Ülke adına ölüm kalım.
Sivil bir anayasa....
Hem de iliklerine kadar sivil...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.