Başsavcının pervasızlığı, AK Parti'nin gevşekliği

Başsavcının pervasızlığı, AK Parti'nin gevşekliği

Yargıtay başsavcısı, “partiler aleyhlerine dava açılacağını hissederler” diyor. Son günlerde AKP hakkında yeni bir kapatma davasının açılacağının konuşulması ile başsavcının beyanı bir araya getirildiğinde, böyle bir davanın açılacağının başsavcının ağzından ikrar edildiği anlamı çıkar. AK Parti’nin kapatılması davası konuşulduğuna göre başsavcının mantığıyla bu aynı zamanda hissetmek demektir.
Yeni bir kapatma davasının açılıp açılmayacağını zaman gösterecek.
Yüksek Yargı’nın tepeden tırnağa siyasallaştığı, hukuku bir siyasi mücadele aracı olarak kullandığı bir ülkede Parti kapatmak için kanıt veya karineye ihtiyaç yoktur. Farklı düşünmek kapatılma için kâfidir.
Daha önce açılan kapatma davası da tam bir hukuk skandalıydı. Yüksek yargının ne kadar taraflı, ne kadar hukuktan bihaber olduğunu anlamak için ileride AK partiye açılan kapatma davası emsalsiz bir örnek olarak gösterilecektir.
Bu yazıda geçmişte açılan kapatma davasını tartışacak değilim. O karar tarihe havale edilmiş olup, millet tarafından da kabul görmemiş, sadece yüksek Yargının ne kadar politize olduğunu göstermeye yaramıştır.
Şimdilerde kapatma davasının konuşulmasını da birkaç bakımdan analiz etmekte fayda var.
Ortada böyle bir davanın bırakınız açılmasını, adını edecek bir haklı zemin bile mevcut değildir.
Hükümet bugüne kadar ki icraatlarıyla kendine oy veren toplumsal kesimden çok karşısında olanların yararlanacağı adımlar atmıştır. Yaslandığı oy tabanı ise, mütevekkil bir halde sıra bize de gelir teslimiyeti içerisinde beklemeyi tercih etmiştir. Bu ülkenin ateistleri, mezhepçileri, Kemalist bölücüleri, Marksist ayrılıkçıları tatmin ve ikna edildikten sonra onlar cevaz verirse, çoğunluğunu teşkil eden milliyetçi, maneviyatçı kesime de sıra gelecektir.
Öyleyse nedir bu gürültünün sebebi?
Bu gürültünün sebebi, kapatılma korkusunu Demokles’in kılıcı gibi hükümetin başında sallayarak şevk ve azmini kırmak, böylece daha çok çalışmasını ve başarılı olmasını engellemektir. Baykal’ın Ak partinin oyları düşüyor ilanına rağmen, anketler AK parti düşse de çıksa da milletin yeni bir CHP zihniyetine iktidar vermeyeceğini ima etmesi, bazılarını AK partiyi hukuk yoluyla yıpratma yoluna itmiştir. Çalışamaz, hareket edemez, yönetemez hale gelmiş bir partinin seçmen tarafından tasfiyesi daha kolay olur çünkü.
Bu gerçeğe rağmen AK parti için bir kapatma davası açılırsa, AK Parti’ye düşen kendi düşen ağlamaz türküsünü söylemektir.2007 de açılan kapatma davası acil bir yargı reformunu kaçınılmaz kılmasına rağmen, geçen süre boyunca Yargıyı tarafsızlaştıracak tek bir adım atılmamış, AYM’nin yapısı, HSYK üyelerinin seçimi yeniden düzenlenememiştir. AYM başkanının, “partilerin kapatılması ile ilgili düzenlemeleri yapmak yasama organına düşer” ikazına rağmen koca iki yıl boşa geçirilmiştir. Bu tempo ve isteksizlik haliyle, taslak halinde olan Yargı reformunun Meclise getirilmesi de ihtimal dışıdır. Başsavcının pervasızlığı, AK partinin hem kendini, hem demokrasiyi müdafaa edecek düzenlemeleri yapmakta gevşek davranmasından kaynaklanıyor. Bu gevşeklik devam ederse bir değil on tane kapatma davası açılsa yeridir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi