Kurtlarla beraber otlayan kuzular...
Yaşadığı ülke hükümdarının yeğeni olup, valilik görevi yapan babasının sağladığı imkanlarla kendisini en iyi şekilde yetiştiren; kendisine verilen devlet görevlerini layıkıyla yerine getirip, halkın da takdirini kazanan ve sonrasında da veliaht olmadığı halde hükümdarlığa getirilerek dünyanın bilinen kısımlarının üçte birine hükmeder hale gelen bir kişinin, mezarı ya da türbesi nasıl olur acaba?..
Önemli dini ve tarihi şahsiyetlerin mezar ya da türbeleri ülkelere, belki de bölgelere göre ilgi çekici farklılıklar gösterir.
Doğu'ya doğru gidildikçe, mezar ya da türbe hususunda oldukça cömert davranıldığını söylemek mümkün. Sözgelimi Hindistan'da bulunan ve dünyanın en güzel yapılarından birisi olan Tac-Mahal, aslında zamanın hükümdarının eşi için yaptırdığı bir anıt-mezardır.
İran, Irak ve Suriye'de bulunan birçok türbenin ihtişamı, hakikaten göz kamaştırıcıdır.
Geçtiğimiz hafta katıldığımız Suriye-Ürdün gezisi sırasında özellikle Ürdün'de karşılaştığımız kar yağışı, tipi ve soğuk, bölgede soğuk ve yağış olmayacağı yönündeki bilgilerimizi tashih etmemizi sağladı.
Gaziantep'den başlayıp, Suriye üzerinden Ürdün'de Petra'ya kadar uzandıktan sonra yine Gaziantep'de sonlanan geziye katılanların kendilerini ülkelerinde gibi hissetmiş olmaları, dikkat çekici hususlardan birisi idi.
Arada duraklamamızı gerektiren sınırlar dışında, insanın kendisini yabancı gibi hissedebileceği hiç bir şey yoktu adeta.
Halep, Hama, Humus, Şam, Busra ve Amman'da, çeşitli tarihi yerlerin yanısıra, Halid bin Velid, Muhyiddin Arabi, Bilal-ı Habeşi, Abdullah ibn Mektum, Sultan Vahidettin, Cafer bin Ebu Talib, Zeyd bin Harise, Abdullah bin Revaha... ve diğer bazı zevatın kabirlerini ziyaret edip, onların ve vefat etmiş bütün Müslümanların ruhlarına fatihalar gönderip dualar ettik ve tabii ki gerçekleştirdiğimiz her ziyarette, adı geçen zatların hayat hikayelerini ve önemli yönlerini rehberimiz Fevzi Seslenenler'den dinleyip, bilgilerimizi tazeledik; ibret alma hususunu da kesinlikle ihmal etmeden tabii.
Dönüş yolunda uğradığımız bir türbe, benim açımdan ve galiba beraber seyahat ettiğimiz birçok kişi açısından da, gezinin en ibret verici hususlarından birisi oldu.
Hama ile Halep arasındaki Deyr es-Siman'da bulunan Raşid Halifelerin 5.'si Kabul edilen Ömer bin Abdülaziz'in türbesi ve kabri insanı adeta çarpan bir sadelikte.
Basit bir türbe binasında, sıradan bir kabir...
Emevi halifelerinden Abdülmelik'in yeğeni ve damadı olan Ömer bin Abdülaziz, 29 ay kadar süren halifeliği sırasındaki başarıları ve adaleti sebebiyle, İslam aleminin tamamında saygı ve hayranlıkla anılan bir isim.
Halifeliği öncesi rahat ve zengin bir hayat sürmekte iken, Ümmetin yükü omuzlarına bindikten sonra sıradan bir fert gibi yaşamayı tercih eden Ömer bin Abdülaziz'in halifeliği döneminde, kendisine zekat verilecek kimse bulmakta güçlük çekildiği ve kurtların kuzularla beraber otladığı rivayet edilir.
Vefatına hemen herkesin ağladığı ve bir rahibenin de, 'sen neden ağlıyorsun?' sorusuna: 'Yeryüzünde bir güneş vardı, o şimdi battı' demek ihtiyacı hissettiği Ömer bin Abdülaziz'in, türbesini ziyaret edip ibret almak için Suriye'ye gitmek gerek...
Ama hayatını okuyabileceğimiz kitaplar hemen yakınlarımızda ve onun hayatını okumakta fayda var... Özellikle de bugünlerde...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.