Yine Demirel haberi okumak
Benim yaşımdakiler ve daha büyük olanlar yukarıdaki başlığın ne için oraya konmuş olduğunu muhtemel ki hemen anladılar. Benden genç olanlar ise umarım hiçbir zaman tam olarak anlamazlar.
Hayatımdan eksilen pek çok şey var, hatta zamanın geriye bıraktıkları giderek azınlıkta kalıyor. Küçükken yemeye bayıldığım kokulu ve ekşimsi elmaları artık bulamıyorum mesela. Siyah beyaz fotoğraf filmi bulmak, bulsanız fotoğraflarınızı bastırmanız de zor iş artık, aramanız gerekiyor. Gazyağı kokan avuç içi kadar bakkal dükkânlarından da kalmadı desem yeri. Bakınız Kenan Pars bile eksildi aramızdan, hayatımın en az yarısının en namlı, en ince çalışan, en hesaplı kötü adamı artık yok! Arkasında horoz resmi olan cep aynaları, gürültüsü kendinden büyük Magirus azmanları, kısa pantolon altına giydiğimiz o lastik ayakkabılar, ve daha bir çok şey çok gerilerde kaldı. Zaman ileriye doğru hareketini sürdürdükçe bir şeylerin geride kalıyor olmasına alışmak gerekiyor.
Ama ya Süleyman Demirel!
Nasıl oluyor da o hâlâ etrafta konuşup durabiliyor.
Neden bazı emekliler hiç emekli olmuyor!
Dikkatinizi çekerim; ben doğmadan hemen önce parti başkanı ve başbakan yardımcısı olmuş birinden sözediyoruz. Bütün çocukluğum boyunca hükümet kurmuş, hükümet bozmuş, sonra yeniden hükümet kurmuş birinden... çocukluğum boyunca gördüğüm her gazetede resmine rastladığım, televizyonun tek kanalını her akşam mütemadiyen işgal etmiş birinden... çocukluğum boyunca Cüneyt Arkın'dan, Miki Fare'den, Cin Ali'den bile fazla gördüğüm bir karakterden sözediyoruz burada!
Yazarken bile soğuk terler basıyor insana.
Benim hayatımda Süleyman Demirel'in sahada olmadığı sadece bir 7 yıl var ki, o arada ben üniversiteyi bitirivermişim. Hem de beyefendinin yokluğunun keyfini çıkaramadan; malum yasaklı siyasetçi-kırık demokrasi vicdan ikilemi meselesi...
Sonra dönüyor yine sahneye... Yeniden Başbakan oluyor, sonra da Cumhurbaşkanı... Hep etrafta bir yerlerde... Bu sabah yine gazetedeydi. Bakamayacağımız kadar çocuk yaparsak, hepsi sokakta kalırmış. Sokakta kalmak!.. Ne kahredici bir ironi bu yahu!
çocukluğu, gençliği, son gençliği, orta yaşlılığı hep Demirel'li geçmiş bir insan olmak ne kadar zordur, bilenler çok iyi biliyor. Kim o bilenler? Bu ülkede yaşayıp geçen nice nesiller!..
Şimdi ben topa girme iştahsızlığıma, gündem kemirgenlerine karışmama ısrarıma, her yanımı saran müthiş ihtiras noksanlığına bakıyor, beyefendiden çok daha yaşlı olduğuma hükmediyorum. Asla etrafa laf yetiştirme konusunda kendisiyle at koşturamam. İşin kötüsü artık bir babayım. Bir çocuğum var, endişe etmek için bir neden!.. O da büyümeye sıra geldiğinde bu Demirel gerçekliğine toslamak zorunda mı kalacak?
Yaşı ilerleyen insanların topa girmek konusunda hala bu kadar muhteris bir gayret içinde olmalarına anlam veremiyorum. Sükûnete neden arkalarını dönerler. Kendileri olmadan şu koskoca ülkenin kendini idare edemeyeceğine inandıkları için olabilir mi?
Pes!
Ne denir başka?!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.