Elazığ depremi ve BDP'nin vurdum- duymazlığı!
Önceki gün Elazığ’da meydana gelen deprem hepimizin yüreğini kanattı. Orta şiddette bir depremin bu kadar ölüme sebep olması, bizdeki yapılaşmanın ne kadar sağlıksız olduğunu gösteriyor.
21.Yüzyılda onca gelişmişlik iddiamıza rağmen daha hala insanlarımızın kerpiçten yapılmış toprak yığını evlerde oturması üzücüdür.
Köylerimizde doğru dürüst bir yapılaşma ve planlama olsa, bugün 41 insanımız aramızda olacak Elazığ’dan yükselen çığlık bizi can evimizden vurmayacaktı.
Yine de bu depremi lehimize çevirmek elimizde. Elazığ depremini bir uyarı gibi kabul edip daha büyük sarsıntılara karşı hazırlık yapmak daha büyük felaketlerin önüne geçeceğinden, bir kazanç olarak düşünülebilir.
Elazığ'da ikamet ettiğim için felaket belki herkesyten biraz daha fazla beni ilgilendiriyor olabilir. Ama aslında hepimiz Türkiyeliyiz. Vatan coğrafyasının her köşesinde meydana gelen olaylar hepimizi ilgilendirir. Bu tür felaketlerin yaşanmaması, insanlarımızın bu kadar ucuz sebeplerle heder edilmemesi için depreme daha dayanıklı evler yapılmalı, gerekirse vatandaşa tuğla çimento gibi çok yüksek maliyetler getirmeyen inşaat malzemeleri dağıtılmalıdır. 1. derecede deprem bölgelerinde tüm yapılar özellikle köyler iyi bir elemeden geçirilmelidir. Aksi takdirde başka ülkelerde kimsenin burnunu kanatmayan depremler bizde büyük felaketlere sebep olacaktır. Bir ülkenin büyüklüğü, gelişmişliği de bununla ilgilidir. İnsana ne kadar önem veriyorsanız o kadar büyüksünüz. Bizde ise en ucuz şey insan hayatıdır. Devlet arada bir sosyal vasfını hatırlamalı insanlarımızın daha yaşanılabilir evlerde oturabilmeleri için yardımcı olmalıdır..
Ortak acılar, duygudaşlık toplumu bir birine yaklaştırır.İnsanların acısını paylaşmak onlarla sizi bütünleştirir. Bir tarafta gözyaşı varken hemen yanı başında düğün dernek tertip etmek hem bizim kültürümüze, hem de insanlığa aykırıdır.Komşusunun feryatlarına kulak tıkayan insan, eksik insandır.
Elazığ depreminde 41 canımızı kaybettik. Gönül isterdi ki BDP de bu acıya ortak olsun.İnsan hakları, özgürlük, gevezeliği her zaman meseleyi halletmeye yetmiyor. Türkiye Elazığ’daki felakete ağlarken BDP Diyarbakır’da dünya kadınlar gününün 100. yılını kutluyordu. (Bejan Matur’un kulakları çınlasın) Hem de sazlı, sözlü, eğlenceli bir kutlama ile. Yurt dışından getirilmiş şarkıcılar, mahalli sanatçılar yanı başındaki Elazığ kayıplarına ağlarken Diyarbakır istasyon meydanını çınlatıyorlardı. Elazığ’da ağıt, Diyarbakır’da BDP'nin düzenlediği düğün bayram vardı.
BDP işte böyle bir parti. Bu bilinçsiz bir tercih değil. Ortak acılar insanları kaynaştırır, birbirine yaklaştırır. BDP'nin deprem felaketine rağmen eğlenceli kutlama yapmaktan vazgeçmesinin arkasında bu duygudaşlığa meydan vermemek, bu yakınlığa zemin hazırlamamak içindir. Üstelik deprem felaketine uğrayanlar da Kürtçe, zazaca bilen insanlar.BDP nin felaket karşısındaki duyarsızlığını, nadanlığını, bilinçli ilgisizliğini bir tarafa not etmek lazım. BDP hiçbir zaman bir Kürt partisi olmadı. Hiçbir zaman insanlarımızın acılarına samimi ilgi göstermedi.O hep Marksist, leninist bir parti olarak istismar edebileceği alanlar, ve kullanabileceği topluluklarla ilgilendi.Ruhsuzluğun bu kadarı dünyanın hiçbir yerinde hoş görüyle karşılaşmaz. DTP işte budur, başka bir şey değil.