Kirli işbirliği...
Netameli bir dönemde medya sahipliği ve gazetecilik yapmış ve o dönemde yaptıklarından pişman olmuş birtakım isimlerin açıklamalarını takip ediyor musunuz?..
Taraf Gazetesi'nden Neşe Düzel'in Pazartesi Konuşmaları'ndan da anlıyoruz ki, istisnaları olsa da gerçeklerin er-geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var.
Bu hususta şikayet edilebilecek tek husus, özellikle önemli gerçeklerin ortaya çıkışının vaktinde; yani er olmak yerine, biraz geç olması sadece...
Ama yine de şikayete mahal yok, bu kadarına da şükür!..
Önceden yaşamış olduğumuz fevkalade olayların nasıl olup da olduğunu öğreniyoruz bir şekilde.
Ama onları öğrenmeye başladığımız bu günlerde neler olup bittiğini öğrenmek için de yıllarca beklemek gerektiğinin farkında varıyoruz.
Yakın tarihin en önemli süreçlerinden birisi olan 28 Şubat'la alakalı gerçekler, ortaya çıkmaya başladı yavaş yavaş.
Daha doğrusu o zaman bildiğimiz birtakım konuların, içerden birtakım insanların ifşaat gibi açıklamalarıyla doğrulandığına şahit oluyoruz hep birlikte.
Tabii ki: 'Vay be!.. Bu kadarı da olmaz ki!' dediğimiz şeylerle de bol miktarda karşılaşıyoruz bu arada.
Birtakım önemli zatların nasıl da şişirilmiş olduklarını; vaktiyle vatanseverlik hususunda burnundan kıl aldırmayan birtakım şahsiyetlerin, aslında nasıl da kendilerinin ve çevrelerinin ufak menfaatlerinin kulu ve kölesi olduklarını öğreniyoruz, mesela.
Konuştuklarında ağzından bal damlayan insanların, malum süreçte takındıkları ürkütücü tavırların, kendilerini güttükleri anlaşılan birilerinin talebi üzerine olduğunu da öğreniyoruz.
Öncelikle öğrendiklerimiz, siyasiler ve askerlerle medyacılar arasındaki bağlantılar.
Ama bundan daha vahimi, medyacılarla yabancılar arasındaki bağlantılar.
ABD'den ve İsrail'den esen rüzgarlara kendilerini teslim edip, güya hayat tarzlarını müdafaa ettiklerini ileri sürerek, bu milletin inancına saldırmakta herhangi bir beis görmeyenler...
Medya sahasında iş yapanların, bankacılık ya da benzeri başka sahalara kaymak ihtiyacı hissetttiklerinde, iktidarlarla al gülüm-ver gülüm şeklindeki ilişkileri...
Belli bir gruba yakın olmayan siyasi partiyi alaşağı edebilmek için, objektif bir şekilde yapılması gereken yayıncılığın, yok edici bir silaha dönüşmesi...
Aralarında kartel anlaşması yapan basın gruplarına rağmen oluşan Refahyol iktidarına karşı yürütülen yıkıcı ve alabildiğine çirkin muhalefetin nasıl gerçekleştirildiği ve anlı şanlı gazete sahipleri ve gazetecilerin nasıl belden aşağı çalışmalar yaptıkları...
28 Şubat sürecinin içerden çok dışardan kumanda edildiğini bal gibi bilenlerin bile, Türkiye'nin değil de, nasıl ABD ve İsrail'in menfaatlerine hizmet ettikleri...
Bağımsız, objektif, millet menfaati için çalıştığı iddiasında olan ve kalemini satmak yerine kırmayı tercih edeceği iddiasındaki birçok ismin, evlad ü iyal kaygısından daha çok hayat standartlarını biraz olsun yüksek tutabilmek uğruna, ne gibi oyunlara alet oldukları...
Yapılan açıklamalar, 28 Şubat sürecine muhatap olan Refahyol iktidarına karşı yürütülen kampanyaların, uygulanan dış politikalardan rahatsız olan birtakım yabancı güçlerle beraber hareket eden ve zaten rantları engellendiği için kendi menfaatleri de ciddi şekilde sarsılmış iç odakların kirli işbirliği ile gerçekleştirildiğini ap-açık ortaya koyuyor...
Anlatılanlarda belli bir miktar 'kuyruğu dik tutmak', yani kendisini mümkün olduğu kadar masum gösterebilmeye çalışmak için bir gayret seziliyor olsa da, şecaat arzederken söylenenler sirkatten öteye gitmiyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.