İslâmofobyanın ana vatanı Türkiye mi?
Aslında bu sorunun cevabını kendi zâviyesinden Mustafa Akyol bir vakit iki yazıyla vermiş ve “Niçin Türkiye modern İslâmofobyanın anavatanı?” (Why Turkey is the homeland of modern Islamophobia? / Turkish Daily News, Ağustos 2007) diye sormuştu. Ankara’daki koca Hitit heykelinden, Abdullah Cevdet’in aslında ‘Aduvvullah’ (Allah düşmanı) oluşundan bahisle Türkiye’nin nasıl İslâmofobik hâle getirildiğini hem de ecnebî lisanıyla izaha güç yetirebilmişti. öyle ya, her insaf sahibinin malumu bu ama her kulun cesaretle dillendirebileceği bir tespit değil.
Başörtüsü üzerinden dönen son tartışmalar İslâm karşıtlığının bu ülke halkının azınlık da olsa bir kesiminin ruhuna nasıl kazındığını ve hangi kanallardan beslendiklerini bir kez daha açıkça gösterdi. Cumhuriyet tarihinde sık sık görülen tüm mizansenler bir kez daha topluca bu defa tüm halkın gözü önünde şeytani bir iştahla ve küfrânî bir gözü karalıkla sahnelendi. Cami duvarları kirletildi, taşlar bağlanıp kelpler serbest bırakıldı bir kez daha!
önyargılar, basmakalıp tiplemeler, bilinçaltına gizlenmiş cahiliye devri klişeleri meydanlara kadar indi. Başörtülülere hakaretler edildi, halkın inancıyla dalga geçildi, ataların dininden bahisle dinin erkânı yeniden elden geçirilmeye cüret edildi.
‘İstibdat’a ‘cumhuriyet’ namı takanlar bugünleri görselerdi iftihar edecekleri evlatlarını alınlarından öpecek olurlar ama onların sakil hallerinden utanıp belki davalarından pişmanlık duyarlardı.
Bir şeyi hatırladıkça çok gülerim dermiş Hz. ömer ve eklermiş: “Cahiliye döneminde, henüz hidayete ermeden, helvadan putlar yapar, acıkınca yerdik.”
İslâmofobikler, daha açık tabirle İslâm düşmanlarının da helvadan putları vardır: Demokrasi, hukuk, halkçılık ve saire… Müsamerelerde gırtlaklar çatlayıncaya, boğazlar patlayıncaya kadar bağırarak bunlar üzerine yeminler edilir. Lakin ihtiyaç hasıl olunca utanmadan, hayvanca yenilir geçilir; iyi mi?
Şimdi de olan biten bu değil mi?
Birer birer yemiyorlar mı putlarını?
Ne pahasına?...
Tüm dünyaya rezil rüsvay olma pahasına.
Ne için?..
Sözümona Türkiye’nin İslâmlaşmasına mani olmak için!
Kimi çıkıp kanının son damlasına kadar başörtüsü ile mücadele edeceği hezeyanını yumurtluyor!..
Bir başkası, başörtülü öğrencinin notunun kesilebileceğini ifade edebiliyor!...
Kimisi eceli gelmiş kelp gibi salyaları aka aka halkın inancıyla oyun oynuyor, hakaretler yağdırıyor!
Kimi de tutmuş, “bizkaçkişiyiz?” deyû leşkerinin adedini çeteleyle tespite kalkıyor! Mezardakileri de say! üstüne tüm asırların firavunlarını da koy! Kaç para eder?
Daha neler, neler?
Tüm bunlar asırlarca İslâma bayraktarlık yapmış bir memlekette cereyan ediyor. İslâm’ın ana vatanını İslâmofobyanın ana vatanı haline getirmeye çalışıyorlar!
Tertip bu!
İslâm Konferansı Teşkilatı (İKT)’nın Senegal’in başkenti Dakar’da geçen hafta gerçekleştirilen son zirvesinin ana gündem maddesi İslâmofobya ile mücadele idi. 58 sayfalık bir raporla değerlendirilen konu tüm ayrıntılarıyla önümüzdeki yıllarda Batı’da İslâmofobyanın tehlikeli boyutlara ulaşacağı bilgisini veriyor ve çözüm yolları sunuyor.
Rapor isabetli, ancak, eksik olan nokta, İslâm ülkelerinde yaşanan İslâmofobik politika, yayın ve hadiselere doğrudan yer verilmemiş olması. Oysa İslâmofobyanın dikâlâsı müslüman memleketlerde, özellikle Türkiye’de yıllardır yapılıyor ve kışkırtılıyor. AK Parti aleyhine açılan son dava ise bu anlayışın nerelere kadar varabileceğinin ipuçlarını veriyor.
Gün ola harman ola!..
“Yarın elbet bizim, elbet bizimdir / Gün doğmuş, gün batmış ebed
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.