Sarıgül ne yapabilir?
1.
Geçmişten bugüne yapılan milletvekili genel seçimlerini dikkatli bir gözle incelediğimizde yalın şekilde karşımıza çıkan ilk gerçek, ülkemiz siyasi arenasında boy gösteren partilerin esas olarak iki ana zihniyet grubu altında toplanmış olduğudur. Hemen akla gelebileceği gibi, bu iki ana zihniyet grubunun ilkini Cumhuriyet Halk Partisi, ikincisini ise Demokrat Parti temsil etmektedir.
Bu arada özellikle belirtmek zorundayım ki, ikinci ana grubun temsilcisi konumundaki Demokrat Parti’nin bugün Hüsamettin Cindoruk’un başında gibi gözüktüğü Demokrat Parti ile uzaktan yakından alakası yoktur. Siyasetle biraz yakından ilgilenenlerin kolayca görebilecekleri gibi, Hüsametin Cindoruk’un başında gibi gözüktüğü Demokrat Parti gerek görünümü, gerekse yapısı ve söylemleriyle tamamen CHP’nin zihniyet alanı içinde yer almaktadır.
Yine biraz dikkatlice bakıldığında açıkça görülebilecek bir başka gerçek ise, çok partili siyasi hayata geçeli beri, halkın oy verme tercihini belirleyen en önemli faktör CHP’nin siyasi varlığıdır. Bir başka ifadeyle, halk siyasi tercihini esas olarak ya CHP’den yana, ya da CHP’nin karşısında yer alan partilerden yana kullanmakta son derece kararlıdır. Başka bir deyişle, CHP’ye oy vermemekte kararlı olan seçmenin asıl tercihi, sevdiği bir partiden çok daha önce, CHP’nin karşısında olabilecek ve onun karşısında durabilecek bir partinin var olup olmadığıdır.
Konuyu biraz daha açacak olursak görürüz ki, esas olarak CHP’ye oy vermeme kararında olan halk çoğunluğunun öncelikli olarak düşündüğü ve siyasetin fanatikleri hariç mutlaka tercih ettiği bir siyasi parti yok gibidir. Onun için önemli olan asıl şey, CHP’nin karşısında olup ona karşı durabilecek ve geçmişten bu yana kaybettiği, kendi zannınca gasp edilen haklarını alacak güçde diri bir partinin var olup olmadığıdır. Bunun bir başka anlamı ise, seçmenin yaklaşık %70’lik kısmının tercihlerini belirleyen asıl faktörün, beğenme/ sevme duygusundan değil, reddetme/ nefret etme duygusundan kaynaklanmış olduğudur.
Olumsuz duyguların yönlendirdiği böylesi bir oy verme tercihinin, her zaman ülke yararına olumlu sonuçlar vermesi ise elbette beklenemez. Bir başka deyişle, eğer DP’nin temsil ettiği alanda ülke meselelerini çözecek ve seçmenin CHP’den kaçışını haklı çıkaracak bir siyasi parti yoksa; bu alanın oy itibariyle en büyük, daha doğrusu en iri partisi, bu yokluğu kendisine sermaye yaparak çok iyi değerlendirmekte ve CHP’den kaçan oyların büyük bölümünü almasını bilmektedir. Nitekim bu durum ülkemizde defalarca yaşanmış ve DP zihniyet alanındaki büyük/iri partiler, çok kere kendilerini anlatacakları yerde, üstü kapalı veya açık “eğer bizi seçmeyecek olursanız CHP gelir” korkutmasına baş vurmuşlar ve ülke için geçerli pek de fazla proje üretmeden halkın oylarını almasını bilmişler ve ülke yönetimini ellerine geçirerek senelerce orada kalmışlardır.
İşte Türkiye Değişim Hareketi’nin (TDH) lideri konumundaki Sarıgül’ün karşısında, onaylayalım veya onaylamayalım, bizlerin de içinde bulunduğu böyle bir siyasi tablo vardır. Eğer Mustafa Sarıgül ve arkadaşları bir şeyler yapmak, ülke siyasetinde etkili ve kalıcı olmak istiyorlarsa önlerinde duran bu tabloyu gayet iyi okumak ve değerlendirmek zorundadırlar. Aksi halde konjonktürel olarak kimi başarıların altına imzalarını atmış olsalar da, siyasette kesinlikle kalıcı olamazlar ve beklemedikleri bir anda yer ile yeksan olup giderler. Tıpkı Ecevit’in %22’lerden %1.2’lere düşmesi gibi...
•
2.
Bilindiği gibi ülkemiz siyaseti en baştan CHP zihniyeti tarafından gayet titiz bir çalışma sonucu planlanmış, programlanmış ve bugünkü haliyle yürürlüğe konmuştur. Bu ana zihniyetin sahipleri, bu planlama, programlama ve yürürlüğe koyma sırasında ortaya çıkacak olan büyük resmin içinde bazı unsurların renk, çizgi ve desen olarak yer almasına imkan vermeseler de, uluslararası konjonktür gereği bu unsurların hiç olmazsa isim olarak resmin içinde bulunmasına bilhassa özen göstermişlerdir.
Bilindiği gibi bu unsurların ilki “cumhuriyet”, ikincisi ise “halk” kavramlarıdır. Yine bilindiği gibi bu kavramlar CHP’nin bütün tarihi boyunca, ana gövdesi içinde asli olarak hiçbir zaman kendilerine yer bulamamışlar ve kesinlikle birer yafta olmaktan öte bir anlam kazanamamışlardır. Örneğin, ülkeyi kaosa sürüklemek amacıyla düzenlenen sözde cumhuriyet mitinglerine kayıtsız şartsız destek olurlarken ve bütün teşkilatlarıyla bu mitinglere katılırlarken bir ve beraber oldukları kişiler bugün silah zoruyla ülke yönetimine el koymaktan yargılanmaktadırlar. Buna rağmen CHP yönetimi bu açık ve acı gerçeği bile kabul etmemekte; yandaşlarıyla birlikte ordu içinde çöreklenen halk ve cumhuriyet düşmanlarına destek olmayı sürdürmektedir.
Sorulması gerekmez mi, bu nasıl bir cumhuriyet ve halk partisidir ki, halkın oylarıyla gelen bir yönetimi, hem de milletin vatan müdafası için kendilerine verdiği silahlarla devirmeye kalkan çetelere destek olabilmektedir?
Mustafa Sarıgül ve arkadaşlarının Türkiye Değişim Hareketi ya da Türkiye Değişim Partisi olarak kendilerine soracakları ve mutlaka cevap arayacakları ilk soru bu çerçevede olmalıdır:
“Cumhuriyet” ve “halk” kavramları Türkiye Değişim Hareketi’nin ya da Türkiye Değişim Partisi’nin ana ekseni içinde isim olarak değil de cisim olarak yer alma bahtiyarlığına erişecek midir?
Ve bu soruya gönül rahatlığıyla evet diyebiliyorlarsa, o zaman çevrelerine bir kez olsun dikkatlice bakmaları ve birlikte oldukları kişileri yeniden değerlendirmeleri gerekir. Bilmelidirler ki internetin ev ev değil, hatta oda oda girdiği bir zaman diliminde herkesin cemaziyel evvelleri, hem de en ince ayrıntılarıyla ortada durmaktadır. Hal böyle olunca, geçmişinde bir kez bile milletten yana olmamış, milletin değerleriyle kucaklaşmamış, üstelik milletin değerlerinden uzak cumhurbaşkanlarının lütuflarına mazhar olmuş kişilerlerle yapacakları bir siyasi hareketin kendilerine bir şey kazandırmayacağını bilmeleri gerekir. Eğer bilmiyorlarsa, bu millet onlara bildirir, hem de en iyi şekilde...
Oysa ben kendi adıma CHP’nin dışında, CHP’nin adını ve sanını ülke siyasetinden tamamen silecek, cumhuriyetten, halktan ve demokrasiden yana bir sol partinin olmasını mutlaka istiyorum. Mustafa Sarıgül’ün böyle bir şeyi isteyip istemediğini öncelikle kendisine sorması ve çıkacak cevaba göre durum değerlendirmesi yapması gerekir.
Aksi halde kalıcı başarı beklememelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.