Erdoğan'ı cezalandırmak isteyen kim?
AK Parti’ye yönelik kapatma davası neresinden bakarsanız bakın Türkiye’nin tadını kaçırdı.
çok şey yazıldı, söylendi. Dahası da söylenecek kuşkusuz. Ama bir tuhaflığa işaret etmek gerekiyor.
Nedense birileri meseleye tümüyle kendi sınıflarının menfaati üzerinden yaklaşma çabasında. Neredeyse kapatma davasına muhatap olduğu için AK Parti’yi suçlu ilan ediyorlar.
Hemen söyleyeyim. Kastettiğim çevreler, öyle ‘militan demokrasi’nin çeşitli tonlarını temsil edenler değil. Onlar, en azından şimdilik, kendilerini kapatma davasını açanların tarafında görüyorlar.
Onun için de bulundukları cephenin tezini savunuyorlar.
Şu meşhur ‘Liberallerle AK Parti arasındaki ittifak bozuluyor’ tartışmasını hatırlayalım. O tartışmayı zihinlerinde devam ettirenler, adeta ‘Gördünüz mü, biz haklı çıktık’ dercesine ortalıkta geziyor.
Diyorlar ki, ‘AK Parti demokratikleşmeyi bir bütün olarak ele almadığı, sadece türbana endekslediği için bugünlere gelindi.’
Bu tezin devamı da var. ‘Türkiye’deki mevcut statükoyu değiştirmek için, mutlaka ve mutlaka uluslararası meşruiyete ihtiyaç var. AK Parti, özellikle de Başbakan Erdoğan, ‘yerel dengeler’le işbirliği yaptığı için bu desteğini kaybetti.’
O zaman da kapatma davasına da, siyasi yasağa da müstehaktır!
Sözün geldiği yer burası.
Siz ekranlara baktığınızda ne görüyorsunuz bilmiyorum.
Ama ben kimi liberal aydın ve yazarların, işler kendi istedikleri gibi gitmedi diye en az kapatma davasını açanlar kadar Başbakan Erdoğan’ı ve AK Parti’yi suçlu ilan ettiklerini görüyorum.
Sorulacak soru çok.
Kendi iç dinamiklerinden yoksun hangi değişim, istediği kadar uluslararası destek bulsun, statükoyu aşabilme şansına sahiptir.
Mesela, neden bazı adımları MHP ile birlikte atmak bu kadar rahatsızlık vericidir.
Türkiye’nin iç dinamiklerini değişim sürecine ortak etme gayreti neden bu kadar ürkütücüdür?
AK Parti, bazı adımları atmakta geç kaldığı için eleştirilebilir.
Anayasa değişikliği konusunda daha kararlı davranması gerektiği söylenebilir.
AB konusunda süreci başlangıçta olduğu kadar iyi yönetip yönetemediği de tartışılır.
Farzedelim ki bunların hepsi doğrudur.
Ama ‘Bunlar olmasaydı, AK Parti’ye kapatma davası açılamazdı’ tezinin, kimse kusura bakmasın, tutarlı bir yanı olamaz.
Hele bunların da ötesine geçip Başbakan Erdoğan’ı ‘derin devletle işbirliği yaptı’ diye suçlamanın akılla izanla bağdaşır bir tarafı olamaz.
Kapatma davası yanlıştır. Sonucu ne olursa olsun cevabını milletten alacaktır.
Ama galiba AK Parti’yi cezalandırmak isteyenler, sadece kapatma davasını açanlar değil.
özkök’ün içindeki özdemir İnce
Büyük gazetenin yayın yönetmeni nihayet beklenen yazıyı kaleme aldı.
Kendisi ve patronu Refah Partisi’nin kapatılmasından rahatsızmış.
Doğru! Zaten 28 Şubat’ı tezgahlayan Yeni Şafak ve Milli Gazete’ydi. Ayrıca Kanal 7’yi de unutmayalım. özkök ve arkadaşlarının milletin temsilcilerini yalan dolanla iktidardan indirmeye çalışan güçlerle hiçbir irtibatı yoktu.
Kendileri yeni durumda iki arada bir derede kalmış. Gerçi kapatma davasından rahatsızlarmış. Ama hukuka da saygılılarmış.
Yeni iddianame öncekilerden daha ciddi hazırlanmış. (Allah aşkına şu metni birisi kitap haline getirsin de ciddiyeti hep birlikte görelim.)
Ertuğrul Günay, ‘Türkiye’nin iyiye gitmesini ve ileriye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmışlar’ sözlerini geri almalıymış.
Mir Dengir Mehmet Fırat çok ayıp etmiş.
Bu işler ‘belağat şehveti’yle yürümezmiş.
Bir de Ertuğrul özkök’e ‘Bu özdemir İnce senin gazetende nasıl böyle saçma yazılar yazıyor’ diye soruyor dostlarımız.
Asıl özdemir İnce, özkök’ün içinde yaşıyor.
İşte yine çıktı ortaya.
Ortadan konuşma merakı
Böyle zamanlarda kimin ne söylediği ya da söyleyemediği önemlidir.
Türkiye’de yükselen orta sınıfın en güçlü siyasi temsilcisi olan partiye kapatma davası açılıyor.
Sözüm ona aynı değerleri temsil etme iddiasında ortalıkta gezinenlerin verdiği tepkilere bir bakın.
Sessiz sakin ya da vaziyeti kurtarmaya yönelik açıklamalar.
Ortadan sözler.
Sade suya tirit ifadeler.
Ortalığı birbirine katın. Hakaretler yağdırın demiyoruz.
Ama lütfen çıkın. Olup bitenin bu ülkenin geleceğine nasıl ağır darbeler vuracağını doğru dürüst anlatın.
Bu kapatma işi, sadece AK Parti’nin siyasi davası değildir.
Bu TOBB’un, İTO’nun, ATO’nun, ASO’nun, tüm sivil toplum kuruluşlarının, aklı başında herkesin sorunudur.
‘Nasıl olsa millet bu oyunu görüyor, sandıkta cevabını verir’ tezi doğrudur.
Ama bazı kurum ve kuruluşların millete öncülük etmek yerine, onların ardına sığınıp günü kurtarma telaşına girmeleri affedilecek bir durum değil.