Feyyad Kendisini Tanıttı
Ramallah’taki işbirlikçi hükümetin başbakanı Selam Feyyad’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalar bu hükümetin gerçekte kime çalıştığını, kimin hesabına hareket ettiğini ve nerede durduğunu biraz daha net bir şekilde gözler önüne serdi. Bu sözlerle aynı zamanda Feyyad kendini, Filistin halkına, Arap toplumlarına ve İslâm âlemine bir kez daha tanıtmış oldu.
Feyyad söz konusu açıklamasında işgalci siyonist devletin kuruluş yıldönümünün törenlerine katılacağını söyledi. Bu arada kâtil işgalcileri epey yağladı. Düşünün ki siyonist saldırgan devletin kuruluşunu Filistinliler en-Nekbe (Büyük Felaket) olarak adlandırıyor ve yıldönümünde de o büyük felaketin Filistinliler açısından nelere mal olduğunu dile getirmeye çalışıyorlar. Tabii o büyük felaketin gerçekleşmesi de işgalci siyonistlerin terör örgütlerinin başarılı ataklarıyla değil Selam Feyyad gibi hainlerin, işbirlikçilerin ihanetleri sayesinde olmuştu. Bugün devam edebiliyor olması da onların sayesindedir.
Feyyad’ın açıklamaları tabii bu kadardan ibaret değil ve siyonist işgal devleti hesabına çalıştığını son derece yüzsüz bir şekilde ilan ediyor. Fakat en çok dikkat çekenler, o büyük felakette yani Nekbe’de ve daha sonraki saldırılarda, işgallerde, tehcirlerde yurtlarından çıkarılan Filistinli mültecilerin yurda dönüş haklarını inkâr eden sözler oldu. Bu sözler elbette gerek Filistin ortamında gerekse Arap dünyasında büyük tepkilere neden oldu. Ama Türkiye’ye yeterince yansımadığını tahmin ediyoruz. Yansıması Filistin içinde yaşananların gerçek yönünün anlaşılması ve olaylara doğru bir teşhis konulabilmesi açısından önem taşıyor. Çünkü Türkiye’de İslâmî camiada bile söz konusu işbirlikçilerle İslâmî direniş arasındaki ihtilafa Filistinli gruplar arasındaki siyasi çekişme, iktidar kavgası olarak bakılıyor. Uluslararası siyonizmin hizmetindeki medyanın yaydığı iddiaların ve yorumların etkisinde kalınarak fatura da çoğu zaman İslâmî direnişe çıkarılıyor. Feyyad’ın bu sözlerini iyi tahlil edebilenler Ramallah’ta onun başbakanlığında kurulan hükümetin ve ona gözcülük eden, başkanlık süresi on beş ay önce dolduğu halde hâlâ kendini başkan olarak tanıtan Mahmud Abbas’ın konumunun Çeçenistan’daki işbirlikçi Kadirov’un, Afganistan’daki Karzai’nin ve benzerlerinin konumundan farklı olmadığını anlayacaklardır.
Selam Feyyad’ın böyle bir açıklamayı tam da ABD’nin Filistinli mültecileri dünyanın değişik ülkelerine dağıtmak ve onların yurda dönüş haklarını ellerinden almak için bir proje hazırladığına dair haberler gündeme geldiği sırada yapması dikkat çekicidir. Siyonist saldırgan işgal devleti, gasp ettiği toprakların gerçek sahiplerinin yurda dönüş haklarında ısrar etmeleri karşısında zor durumda kalacağını biliyor. Bu yüzden onların artık oldukça kötü şartlarda yaşadıkları mülteci kamplarından alınıp dünyanın muhtelif ülkelerine dağıtılmaları için Amerikan emperyalizmiyle ortak bir proje geliştirmeye çalışıyor. Fakat tüm uluslararası anlaşmalar ve hukuk sistemleri o insanların yurda dönüş haklarının ellerinden alınamayacağını, bir toprak üzerindeki hâkimiyetin el değiştirmesiyle o topraklar üzerindeki özel mülkiyet haklarının gasp edilemeyeceğini söylüyor. Çünkü gâsıp işgalci siyonistlerin iddia ettikleri gibi o insanlar topraklarını satmamışlardır, bilakis işgalci saldırgan devlet “Sahipsiz Mülkler Kanunu” diye bir kanun çıkararak o topraklara el koymuş ve yahudi göçmenlere dağıtmıştır. Ama o topraklar sahipsiz değildir, sahipleri var ve bellidir. Çünkü birtakım işbirlikçilerin oyunlarıyla gerçekleştirilen işgal sonrasındaki tehcirde o mülklerin sahipleri tapularını ve anahtarlarını yanlarına almışlardı.
Uluslararası hukuk ve anlaşmalar 62 yıldan beri Filistinliler hakkında uygulanmadı ve hâlen de uygulanmaması için ısrar ediliyor. Bugün de yurda dönüş haklarının ellerinden alınması için yeni bir işbirlikçinin ağzıyla o insanların artık yurda dönüş haklarının kalmadığı, bu konuda ısrar etmenin anlamsız olduğu ileri sürülüyor. Böylece “bir Filistinli (?)” vasıtasıyla bu haktan vazgeçildiğinin, bunda ısrar etmenin mantıkî yönden tutarlı olmadığının iddia edilmesi suretiyle Amerikan emperyalizminin mültecileri dünyanın değişik ülkelerine dağıtma projesinin hukuki ve medyatik altyapısının oluşturulmasına çalışılıyor. Oysa bir hain milyonları temsil edemez. Bir işbirlikçi sadece kendi adına konuşabilir, altı milyon adına konuşma yetkisi olamaz. O bir çıbandır. Koskoca bir bedeni koparılıp atılması gereken arızalı bir parçayla tanımlayamazsınız. Üstelik o arızalı parça fiili olarak bedenden kopmuş iken emperyalist güçlerin bazı oyunlarını devreye sokmak amacıyla yeniden o bedene yapıştırmaya çalıştıkları ve bunu da başaramadıkları halde.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.