Nereye, nereye?..
Aralarında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanımız Selma Aliye Kavaf’ın da bulunduğu bir grup milletvekili ile Meclis kulisinde sohbet ediyorduk.
Laf döndü dolaştı;
Sayın Kavaf’ın “eşcinselliğin bir rahatsızlık olduğu” yönündeki tespitine geldi.
Eşcinsellik hastalık.
Kur’an böyle diyor;
Bilim de haliyle böyle.
Lâkin; bunu kabul etmeyenler de var.
Hak etmediği halde yıpranmasına sebep olan bu meseleye bir daha girmemek, Sayın Kavaf için en temiz yol.
•
Aslında, içinde “sapıklığın” geçtiği tartışmalardan biz de uzak durmalıyız.
Herkes uzak durmalı...
Lâkin, bırakın uzak durmayı, “eşcinselliğe” hafiften göz kırpan bazı “hanımefendi”ler var.
“Hanımefendiler ‘bile’ var!”
•
Sohbet; bu konu üzerinde döndü dolaştı.
Sayın Kavaf, hiç karışmadı.
Biz, değerlendirdik meseleyi...
Sayın Kavaf’ın bir soru üzerine istemeden başlattığı tartışma bizi bir kez daha bazı gerçeklerle karşı karşıya getirdi.
Mesela;
Maneviyatçı kanat, kendilerinden biri “laikçi” tabir edilen kanadın saldırısına uğradığında, “Aman beni de öyle zannetmesinler” paniğiyle hemen saldırıya geçiyor.
Saldırdığı kendi adamı!..
“Laikçi” kanat; yaygaraya başladığı her durumda, mutlaka maneviyatçı kanattan birtakım “ezik” tiplerin desteğini alıyor.
Bir başka ifadeyle; “laikçi” takımının saldırısına uğrayan “maneviyatçı”, bir darbe de “dostlarından” yiyor...
•
Sayın Aliye Kavaf, bir kanadın toplu hücumuna uğradığında, “dostlarının”...
Hem de,
“hemcinsi” olan dostlarının da hücumlarına katlanmak mecburiyetinde kaldı.
Sadece o değil;
Abdurrahman Dilipak’ından Ali Bulaç’ına kadar, “laikçi” kesimin hedefine yerleştirilen her mukaddesatçı aydın, bir darbe de öbür taraftan yedi..
•
VAKİT olarak biz bu türden durumlarla sıkça karşılaştık; özellikle 28 Şubat sürecinde attığımız manşetlerden dolayı bize yönelen saldırılara maalesef bugünün birtakım “kahraman antiergenekoncuları” (!) da destek verdi.
•
Maalesef; bu ruh hali, hükmünü hâlâ sürdürüyor.
Sayın Kavaf’ın başına gelen son misal;
“Eşcinsellik hastalıktır” dediği için, “bazı maneviyatçı hanım yazarların” da saldırısına uğraması korkunç bir durum.
Maalesef; “içimizdeki” büyük rahatsızlığı bir kez daha gözler önüne seren bir tablo; Sayın Kavaf’ın karşı karşıya kaldığı.
Eziklik!..
•
Başka rahatsızlıklar da var, tartışmanın önümüze koyduğu.
Kimi yazarlarımız, aydınlarımız, “eşcinselliği” gerçekten de “normal kabul edilmesi” gereken bir durum olarak görmeye başlamışlar!..
Yukarıda bahsi geçti;
Yazar Ali Bulaç, eşcinselliğin özendirilmesinin yanlışlığına dikkat çekmekle kalmayıp, Afganistan’daki sivil katliamlarını eşcinsel askerlerin gerçekleştirdiğine vurgu yapınca dört koldan saldırıya uğramıştı.
Sayın Kavaf da öyle; bir soru üzerine; “Eşcinsellik tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır” dediği için benzeri bir durumla karşılaştı.
Bu tartışmaların satır aralarındaki,
“Eşcinselliği yadırgamayın, aşın bunları aşın artık” mesajı, fevkalade rahatsızlık ve endişe vericiydi.
NEREYE?..
Kulis sohbeti boyunca üzerinde en çok durulan; bir zamanlar, ne bir zamanları on-on beş sene öncesine kadar eşcinsellikten bahse bile tahammül edemeyen “bazı mukaddesatçıların”, ılımlılaşma serüveninin bu aşamasında “eşcinsel evliliğine evet” noktasına iyice yaklaşmış olmalarıydı.
Hangi söylemlerle çıkıldı yola; hangi fedakarlıklar hangi hedefler içindi...
Ve hangi noktaya gelindi?..
Ve nereye gidilmekte?..
•
Endişeliyim.