Cevher İlhan

Cevher İlhan

Amerika “dönüşü”!

Amerika “dönüşü”!

Anayasa değişikliği paketi, hafta başından itibaren Meclis Genel Kurulunda görüşülecek…

Bilindiği gibi ana muhalefet partisi, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ve Anayasa Mahkemesinin yapısını yeniden düzenleyen maddelerle “partilerin kapatılmasının zorlaştırılması”na dair maddenin “paket”ten çıkarılıp ayrıca müzâkeresi halinde, geri kalan maddelere tam destek vereceğini deklare etmişti. Başbakan Erdoğan’a açık çağrıda bulunan Baykal, çoğu insan hakları ve hürriyetlerine dair düzenlemeleri referanduma gerek kalmadan Meclis’ten geçireceklerini bildirmişti.

Gerçi Meclis Anayasa Komisyonu’nda da mutâbakata varılan 24 maddede de ciddî eksiklikler var. Defalarca yapılan “son dakika değişiklikleri” de “teklif”i tekmil etmiş değil. Örneğin 12 Eylül darbecilerini koruyup kollayan “geçici 15. madde” değiştiriliyor; lâkin darbe dönemi sorumlularını yargılayacak herhangi bir yasal düzenleme yok. Yine yüzlerce subay ve astsubayı yargısız, sorgusuz- sualsiz ihrâç eden, anayasanın 125. maddesine Yüksek Askerî Şûrâ’nın (YAŞ) Silâhlı Kuvvetlerden her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açıktır” ibâresi ekleniyor; ancak yargı denetimini kısıtlayacak “YAŞ kararları yargı denetimi dışındadır” cümlesi metinde bırakılıyor. Ayrıca 145. maddedeki “askerî yargı” alanı daraltılıyor; ama Askerî Yargıtay’la demokratik hukuk devletinde olmayan yargıda “iki başlılık” devam ediyor. Keza memurlara “sözleşme hakkı”ndan bahsediliyor; fakat demokratik Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) önerdiği “memurlara sendikal hakları”, çalışma barışı ve adaletini sağlayamıyor, emekliler arasındaki dengesizliği gidermiyor; daha sonra çıkarılacak yasaya havale ediyor…

“UZLAŞMA”DAN CAYILMAMALI…

Kısacası, noksanlıklarına rağmen başta 12 Eylül darbecilerinin yargılanması ve YAŞ kararlarının yargı denetimine tabi tutulması olmak üzere fevkalâde önemli ve âcil düzenlemeler bulunuyor… Bundandır ki Amerika’ya gitmeden önce havaalanında, her ne kadar “Biz de en az Sayın Baykal kadar Şark kurnazlığını ona yaparız” tepkisiyle Baykal’ın teklifini Cumhurbaşkanının görev alanına müdahâle olarak değerlendirse de, “Şimdi bu tür bir yaklaşım var. Böyle bir şey düşünülüyorsa Meclis başkanımızın başkanlığında grup başkanvekillerinin yapacağı çalışmadır. Eğer böyle bir çıkış varsa biz bunda ve her türlü olumlu adımda varız” ifâdeleri, en azından sözü edilen maddelerde uzlaşma beklentisini arttırdı. Nitekim bu havayla ana muhalefet temsilcileri başta Meclis’teki iktidar partisi olmak üzere Meclis gruplarını ziyaret edip, “tasarı” hakkındaki tekliflerini ilettiler.

Ardından AKP sözcülerinin “teklifi inceledikleri” ve Başbakan’ın Amerika dönüşünü beklediklerini bildirmeleri, kamuoyunda olumlu bir hava estirdi. En azından “mini paket”in kamplaşma ve kutuplaşmayla “demokratik açılım” gibi basit ve günübirlik siyasî rant ve hesaplarla heba edilmeyeceği umudu doğdu.

“Paket”in tefrikiyle toplumun demokratik aygıtı ve akl-ı selim devreye girecek; demokratik süreç başlayacaktı. “Paket”e toptan sahip çıkılacak; kısmen de olsa antidemokratik ayrıklar birlikte ayıklanacak, siyaset, “ya hep-ya hiç” çıkmazından kurtulacaktı…

MUTÂBAKAT HEBA EDİLMEMELİ

Buna göre “kanun önünde eşitlik”, “özel hayatın gizliliği”, “kişisel verilerin korunması”, “seyahat hürriyeti”, “âilenin korunması”, “çocuk hakları”, siyasî yasakların beş yıldan üç yıla indirilmesi”, “kamu denetçiliği ombudsmanlığının kurulması” ve “memur disiplin kararlarının yargı denetimine tabi tutulması” gibi AB’nin öteden beri talep ettiği temel hak ve özgürlükler Meclis’in nitelikli çoğunluğuyla kabul edilecek; AB’ye ve dünyaya Türkiye’nin demokratikleştiği mesajı verilecekti…

Geri kalan tartışma konusu üç maddenin üzerinde de AB’nin “İlerleme Raporları”nda ve “Venedik Kriterleri” çerçevesinde bildirdiği “demokratik yargı reformu”nun yolu açılmış olacaktı…Ne var ki Erdoğan, Amerika’dan döner dönmez ayağının tozuyla, önceki açıklamasının tam tersiyle Baykal’a “Hayır!” restini çekti. “Bu konuyu bu kadar sulandıranlara karşı adım atmamız sözkonusu değil” cevabını verdi. Atışmaları tekrarladı. Önerilere açık olmadığını, “Gelin parlamentoda görüşelim. Ama millete gidelim diyorsanız ona da varız” meydan okumasıyla baştan kesip attı. Böylece bahar çok kısa sürdü, siyaset yeniden savruldu. Bir defa daha politik süreçteki polemiklere dönüldü…Ve gelinen noktada, Başbakan’ın daha önce arabulucu olarak işâret ettiği AKP’li Meclis Başkanı’nın, “Benim yapacağım bir şey yok, uzlaşmayı da ihtimal dahili görmüyorum” ikrarıyla bu durum teyid edilmiş oldu.

Daha önce Cumhurbaşkanı’nın ifâdesiyle bu tür politik inatlarla “demokratik sivil anayasa fırsatı”nı kaçıran Türkiye, hiç olmazsa “mini paket”te mutâbakatı kaçırmamalı…

Akıbeti hayrola…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi