Meclisteki tartışmaları, boks maçlarını canlı yayında izliyorsunuzdur. Herkes eteğindeki taşı döküyor. Anayasa taslağının geçmemesi için partiler tüm engelleme imkanlarını kullanıyorlar.
Demokrasilerde yasaların verdiği imkanları kullanmak demokratik mücadelenin bir gereğidir.
Ama bu hiçbir zaman karşı tarafı aşağılama, tahkir etme noktasına gelmemeli.
Küfür, kavga bir mücadele şekli değildir.
Mücadeleyi kaybetmenin, alternatif sunma becerisine sahip olmamanın, acizliğin bir ilanıdır.
Söyleyecek sözünüz varsa kavgaya sıra gelmez.
Dünkü görüşmelere AK Partilileri aşağılayan Kamer Genç’i korumaya alan MHP'lilerin görüntüsü damgasını vurdu.
Demek ki iş vatanı korumaktan Kamer Genç’i korumaya kadar geldi.
Ya da eski arkadaşlarımız vatanı korumakla, Kamer Genç’i korumayı bir birine karıştırıyorlar.
Olay malum, Başbakan’ın yurt dışı gezilerini sert sözlerle eleştiren Genç, "rezillik ve pisliklerinizi ortaya çıkaracağım" diyince üzerine yürüyen AK Partililerden Genç’i MHP'li milletvekilleri korumaya alarak kurtarmışlar. Osman Durmuş bu koruma işini o kadar ciddiye almış ki, AKP'li Mehmet Daniş’in boğazını bile sıkmış.
Doğrusu kendisiyle gurur duydum.
Koruma dediğin böyle olmalı.
Boğaz sıkmayan, yumruk atmayan, Kamer’e siper olmakla yetinen öteki MHP'li milletvekillerini ise kınıyorum. Bu arkadaşların Osman Durmuş’tan biraz karate biraz da üst düzey görevlilerin nasıl korunacağına dair ders almaları lazım. Ya kenardan köşeden AK Partililer Kamer’e bir kroşe atsalardı ne olurdu memleketin hali? Kim sulardı bir daha çiçekleri…
Çiçek sulamak dedim de aklıma geldi; Erdal Şimşek’in “PKK'nın yeni karargahı İmralı mı, Kandil mi” isimli kitabında çiçek sulamakla meşhur bir milletvekiline ait, Tunceli kırsalında ele geçen Apo’ya gönderilen bir mektubundan söz ediliyor.
Kimdir bu çiçek sulayıcı, adı nedir, kitabın yazarı isim vermediği için bilemiyorum. Ama eski arkadaşlarımızın kulağı deliktir. Onlar hainleri, gafilleri gözünden tanırlar. Onlar zifiri karanlıkta simsiyah kılı görebilecek göz ve zeka keskinliğine sahiptirler. Bu –mektupçuyu-da herhalde en yakın zamanda tespit edip ipliğini pazara çıkarırlar.
Vatanı korumak bazen işte böyle Kamer Genç’i korumaktır.
Bazen de, Ecevit, "atın bu kadını dışarı" dediği zaman Merve Kavakçı’nın içler acısı haline seyirci kalmaktır.
O Kamer’in milliyetçilere, dindarlara, muhafazakarlara dönük aşağılayıcı, küçültücü, tezyif edici beyanlarını yazsam buradan Fizan’a yol olur; bin tane kalemin mürekkebi yetmez.
Ama zaten biri daha ülkücülere zavallı, müsvette’ler dememiş miydi?
Şimdi aynı yerde buluştular.
Kamer Genç sizinle gurur duyuyor.
Ne mutlu Kamer’in korumasıyım diyene.