Anayasa değişikliklerinin tartışma zemini!

Anayasa değişikliklerinin tartışma zemini!

Anayasa taslağını yanlış zeminlerde tartışıyoruz. Bu da taslağın arkasındaki desteğin büyümesine mani oluyor.82 Anayasa’sı eleştirilirken bazılarının tek argümanı, darbe anayasası olması…
Bir Anayasa’nın darbeciler tarafından yapılması tek başına o Anayasanın değiştirilmesi için yeterli bir sebep midir, değil midir?
Bu mantığın hareket noktası, Anayasanın muhtevası değil, kim tarafından yapıldığıdır.
Darbeciler yapınca kötü, siviller yapınca iyi gibi bir mantık değişiklik ihtiyacını anlatmaya yetmez.
Elbette darbe Anayasa’ları, onu yapanların ruhunu taşır. Her satırında darbecilerin ruhunu, hassasiyetlerini,dünya görüşlerini görürsünüz.Askerin birinci önceliği ülkenin güvenliğidir. Yaptığı Anayasa’da güvenliği ön plana çıkaran, herkese ve her şeye şüpheyle bakan bir ruhu yansıtır.Sırf bu sebeple de bir Anayasa değiştirilebilir.Ama bu yeterince ikna edici bir değişiklik gerekçesi olamaz.
Esas olan, böyle bir değişikliğe ihtiyaç olup olmadığıdır.
Veya başka bir ifadeyle mevcut Anayasa’nın toplumsal ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığıdır. Eğer 1982 Anayasası bugünün problemlerini çözecek, ihtiyaçlarına cevap verecek bir muhtevaya sahipse asker yaptı diye o Anayasayı değiştirmeye kalkmak bir sivil narsizminden başka bir şey değildir.Kimin yaptığından daha önemli olan, yapılan işin neye tekabül ettiğidir.Yapana bakarak Anayasanın değişmesi gerektiğine hükmetmek, bugün AK parti yapıyor diye Anayasa değişikliğine karşı olmakla aynı mantığı taşır.Onun için değişiklikleri toplumun ihtiyaçlarını esas alarak irdelemek durumundayız.
Can alıcı soru ihtiyaç var mıdır, yok mudur sorusudur.
Son yıllarda Yargı ile yürütme hatta Yargı ile yasama organı arasında gittikçe krize dönen ilişkiye bakıldığında, kimse böyle bir ihtiyacın olmadığını söyleyemez.Anayasa değiştiriyorsunuz, Anayasa’nın amir hükmüne rağmen Anayasa mahkemesi esasa girerek bu değişikliği iptal ediyorsa o mahkemenin yapısının değiştirilmesi bir zorunluluktur.Yasada olmayan bir yetkiyi, durumdan vazife çıkararak kullanmak, meclisi çalışamaz hale getirmek ülkeyi krize götürmektir. Anayasanın 10 ve 42. maddelerinde yapılan değişiklikte AYM bunu yapmadı mı? Keza Cumhurbaşkanı seçiminde verilen 367 kararı tam bir hukuk skandalıdır.Yargı yazılı metinleri bir tarafa bırakarak tamamen subjektif,ideolojik gerekçelerle inceleme yapmaya başlamış,yasama organını çalışamaz, kanun yapamaz hale getirmiştir. Aynı husus idari işlemleri denetleyen Danıştay için de geçerlidir.İdarenin takdir yetkisini ortadan kaldıran, zaman, zaman, kendini idarenin yerine koyarak kararlar alan Danıştay icra organını iş yapamaz hale getirmiştir. Çıkardığı kanunlar AYM den dönen bir meclis, aldığı kararlar idari yargıdan dönen bir yürütme organı bu ülkeye nasıl hizmet edecek.Ya siyaseti hakimlere savcılara bırakacak, ya da bu tıkacı açacaksınız. Mevcut Anayasa değişiklikleriyle hedeflenen budur.Taslaktaki diğer değişiklikler de aynı ertelenemez ihtiyacın birer neticesidir. Bir ülkede HSYK yetkisi olmadığı halde, hakkında adalet bakanlığının en küçük bir inceleme yapmadığı savcıları görevden alabiliyor, Anayasa’da ifadesini bulan hakim teminatını ideolojik sebeplerle hiçe sayabiliyorsa bu yapının değiştirilmesi elzemdir.Grev ve toplu sözleşme yapabilen işçiler hükümetlerle çatır, çatır pazarlık yapıp alın terinin karşılığını alabiliyor,bu haktan mahrum olan memurlar pazarlık masasından her defasında hayal kırıklığı ile kalkıyorlarsa, memura grev hakkının verilmesi de bir ihtiyaçtır.Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Anayasa değişikliği, 82 Anayasası askerler tarafından yapıldığı için değil, Türkiye’nin değişen ihtiyaçları zorunlu kıldığı için kaçınılmaz hale gelmiştir.Tartışmalar da bu zeminde yapılmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi