“Mürûr-u zaman zırhı…”
“Anayasa değişikliği paketi”nin en kayda değer maddelerinden biri, 12 Eylül darbecilerini koruyup kollayan “darbe anayasası”nın geçici 15. maddesinin 28 yıl sonra kaldırılması. 12 Eylül 1980’de silâh zoruyla yasama ve yürütme yetkilerini gasbeden ihtilâlin Millî Güvenlik Konseyini, kurduğu hükûmetleri ve atadığı Danışma Meclisi’ni lâ-yüs’el kılan maddenin kaldırılması oldukça önemli.
Darbe yönetimin ve darbeciler adına iş görenlerin “her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî veya hukukî sorumluluk iddiası ileri sürülemeyeceği ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamayacağı” imtiyazının Anayasa’dan çıkarılmasının elbette büyük sembolik değeri var…
Hatırlanacağı üzere, 12 Eylül Anayasası şimdiye kadar 16 defa değişti, 83 maddesi değiştirildi. Özellikle 1995’te partiler arası kurulan “Meclis uzlaşma komisyonu”nda kayda değer değişiklikler yapıldı. En son 3 Ekim 2001’de, “Bu dönem içinde çıkarılan kanunların, kanun hükmünde kararnâmeler ile karar ve tasarrufların Anayasaya aykırılığı ileri sürülemez” garip fıkrası ilga edildi. Ne var ki bunların hiçbiri darbenin ve darbecilerin yargılanmasına yetmedi. Hukukçular, geçici 15. maddenin kaldırılmasının tek başıyla darbecilerin yargılanması için kifâyetsiz kalacağını ifâde etmekteler. Yüzbinlerce vatandaşı mağdur eden, onbinlercesini sorgusuz sualsiz hapse atan, binlercesini işkenceden geçiren darbeyi dayatan darbecilerin sorgulanması için yetersiz olduğunu bildirmekteler…
AKP, NEDEN “ÖNERGE”Yİ REDDETTİ?
Bilindiği gibi Başbakan Erdoğan daha önce sözkonusu geçici 15. maddenin kaldırılması tekliflerine, “Bırakın bu sulu şakaları!” tepkisini göstermiş; AKP’li bazı belediye başkanları ve meclis üyeleri, başta darbe lideri Evren olmak üzere darbecilerin isimlerinin okullardan, bulvarlardan, parklardan silinmesine karşı oy kullanmışlardı…Nihâyetinde destek sağlamak hesâbına da olsa mâlûm madde son anda “paket”e eklendi. Ancak bu defa da muhalefetin, 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için “zaman aşımının kaldırılması”na dair teklifi, iktidar partisi milletvekillerince toptan reddedildi.
Birinci turda maddenin oylanmasında birçok garâbet yaşandı. Israrla mâlûm maddenin kaldırılmasını ve 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasını isteyen CHP, maddeye oy vermedi. Hükûmeti temsil eden Çevre ve Orman Bakanı Eroğlu ve AKP’li Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu, Meclis Başkanı’nın, darbecilerin yargılanması için zaman aşımını kaldıran “Önergeye katılıyor musunuz?” sorusuna, açık açık “Katılmıyoruz!” cevabını verdiler.
Bu arada madde müzâkeresinde hükûmeti temsil eden ve Meclis kürsüsünde 12 Eylül’ü yerden yere vurup demokrasiden dem vuran Kültür Bakanı Günay, onca demokrasi söyleminden sonra—her halde bu soruya muhatap olmamak için—yerinden kalktı. Böylece darbecilerin yargılanması, iktidar partisince yine bir başka bahara bırakıldı…Bir diğer garâbet, Günay gibi eski sosyal demokrat “darbe mağdurları”yla, darbe döneminin “itibarlı” isimlerinin aynı siyasî çatı altında buluşmasıydı! İhtilâl Konseyi’nin atadığı darbe hükûmetinin Başbakan Yardımcısı Özal’a kurdurulan “izinli” üç partiden biri olan 12 Eylül döneminin iktidar partisi Anavatan’da uzun yıllar yöneticilik ve hükûmetlerinde bakanlık yapanların şimdi AKP’de Başbakan Yardımcısı, bakan ve parti yöneticisi olarak 12 Eylül’e darbesine karşı oy vermeleriydi…
“12 EYLÜL”ÜN YARGILANMASI İÇİN…
Türkiye’nin artık darbelerle, antidemokratik süreçlerle ciddî hesaplaşması lâzım… 27 Mayıs ihtilâlinin üzerinden 50 yıl, 12 Mart muhtırasının üzerinden 39 yıl, 12 Eylül ihtilâlinin üzerinden 30 yıl, 28 Şubat postmodern darbenin üzerinden 13 yıl, 27 Nisan e-muhtırasının üzerinden üç yıl geçti. AKP siyasî iktidarı, 7.5 yıldır, Âcil Eylem Plânı’nda, seçim bildirgelerinde, hükûmet programlarında söz verdiği demokratikleşme reformlarının başında gelen “yeni demokratik sivil anayasa”yı yapmadı, yapamadı.
İrticaî karakter taşıyor” diye yüzbinlerce vatandaşı fişleyip mağdur eden, yüksek yargıçları, patronları, bürokratları, gazetecileri karargâhta toplayıp “irtica tehdidi” brifinglerinde dakikalarca ayakta alkışlatan 28 Şubat’ı sürecini hesâba çekmedi, çekemedi.
Darbelere, ara dönemlere, demokrasi inkıtalarına “gerekçe” gösterilen TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddesini kaldırmadı. 12 Eylül’den kalma YÖK yasası, yasadışı başörtüsü yasağı, Kur’ân kurslarında “yaş yasağı”, inanç ve ifâdeyi “suç” sayıp cezâlandıran yasalar hâlâ yürürlükte…“Postmodern darbe”nin başaktörleri, geceyarısı e-muhtırayı kaleme alan emekli paşalar, 12 Eylül’ü darbesini dayatanlar ortalıkta geziyorlar…Kısacası, “geçici 15. madde” kalkıyor; lâkin darbecileri koruyup kollayan “zaman aşımı engeli” duruyor. Değişikliğin “sembolik” kalmaması, darbecilerin yargılanması ve “geçici 15 madde”nin kaldırılmasının bir anlamının olması için mutlaka “mürûr-u zaman zırhı”nı kaldırılması ve ek yasal düzenleme gerekiyor…
İkinci tur oylamada gözler Meclis’te…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.