12 Eylül yine yargılanmıyor!
“Anayasa değişikliği paketi” Meclis’ten geçti. “Paket”in en önemli maddelerinden biri olan 12 Eylül Anayasası’nın darbeyi ve darbecileri koruyup kollayan “geçici 15. maddesi” kaldırıldı; lâkin darbecileri yargılayacak “mürûr-u zaman” zırhı kaldırılmadı.
Muhalefetin bütün ısrarlarına rağmen AKP grubu, birinci ve ikinci tur oylamada âdeta bir strateji gereği darbecilerin yargılanmasının önünü açacak yeni yasal düzenleme önergelerini reddetti.
Darbecilerin yargılanması için sözkonusu maddenin kaldırılmasının yeterli olmadığı, bunun yanı sıra mutlaka “zamanaşımı” engelini ortadan kaldıran bir hükmün ilâvesi önerilerinden kaçınan AKP, sonuna kadar tavrını sürdürdü.
Yüz binlerce vatandaşı fişleyen, mağdur eden, işkencede bulunan 12 Eylül darbesinin ve darbecilerinin yargılanmasına blok halinde katılmadı. Bir yandan 12 Eylül’ü “yargılar” görünürken diğer yandan örtülü bir biçimde “korudu” ve “kolladı.”
Bu arada AKP’nin “aleyhte olan bir düzenleme geçmişe doğru yürütülemez” gerekçesiyle darbecilerin aleyhindeki değişiklik teklifini kabul etmemesi kadar, teklif sahibi CHP ve diğer muhalefet partilerinin “geçici 15. madde”nin kaldırılmasına oy vermemesi garâbeti yaşandı…Görünen o ki yıllardır karşı çıktığı bu maddeyi son bir manevrayla “paket”e koyan iktidar partisi, sırf siyasî rakiplerini köşeye sıkıştırma siyaseti güttü, gereğini yapmadı. 12 Eylül 1980 ile 2010 arasında zamanaşımını kaldırmadan “geçici 15. madde”nin kaldırılması, Meclis kürsüsünde kullanılan tâbirle “ucuz bir yaklaşım” olarak kaldı…
“ZAMANAŞIMI ZIRHI” KALDIRILMADI…
Oysa değişiklik metnine “Darbe suçlarında zamanaşımı işlemez” ibâresi ilâve edilseydi, darbecilerin yargılanması önünde engel kalmaz, 12 Eylül’e yargı yolu açılır, darbeciler hesaba çekilir; “geçici 15. madde”yi kaldırmanın bir anlamı olurdu…
Zira “darbe anayasası”ndaki darbecileri koruyan ve daha önce bir bölümü kaldırılan bu madde, bir affı değil, darbecilerin kendilerinden menkul “darbe tasarruflarını ve tasarrufçularını” teminat altına almaktaydı.
Madde üzerinde kayda değer hararetli tartışmalar da oldu. En garibi ise 27 Nisan 2007 gece yarısı verilen ve hükûmet tarafından bir “muhtıra” olarak algılanan “e- bildiri”nin sorgulanmasına kayıtsız kalmasıydı.
Meclis’teki bütün muhalefet partilerinin bu husustaki taleplere, AKP sözcüleri, 28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırası için, “Yargılamayı hükûmet mi, Başbakan mı yapacak? Ama Türkiye’de bazı kişilere karşı soruşturma açmak cesaret istiyor. O cesareti gösteremediler. Bunu yargılayacak olan savcılardır; savcılara o cesâreti verme noktasında bizim yapacağımız bir şey yok” cerbezesiyle geçiştirdiler. Meclis kürsüsünde “suç duyurusu”nda bulun âdeta tecâhül-ü ârif yaptılar. Yargıya yasal yolu açmanın yasamanın işi olduğunu gözardı ettiler. Göz göre göre darbecilerin soruşturmasını eksik bıraktılar…
Keza muhalefet sözcülerinin AKP’ye, “27 Nisan e-muhtırasının ardından 4 Mayıs 2007’de Dolmabahçe’de ‘e-muhtırayı ben yazdım’ diyenle sırdaş-kanka olan sizin Genel Başkanınızdır. ‘Bu görüşme benimle birlikte mezara kadar gidecek’ dedi. Ona trilyonluk zırhlı araba alan da sizin iktidarınızdır. 27 Nisan’ın hesabını kendiniz vereceksiniz?” sorularını cevapsız bıraktılar…
Sonuçta iktidar partisi, sadece bu 12 Eylül üzerindeki “zamanaşımı” zırhına değil, 28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan e-muhtırasının soruşturulmasına da yanaşmadı…
“28 ŞUBAT”A VE “27 NİSAN”A
DOKUNULMUYOR!
Özetle muhalefetin 12 Eylül’ün yargılanması açık teklifine başından beri soğuk bakan, önce “Bırakın bu sulu şakaları!” diye tepki gösteren, peşinden kamuoyundan gelen çağrılara karşı, “geçici 15. madde”nin Anayasa’dan çıkarılmasıyla kalıp, darbecilerin yargılanması için hiçbir adım atmayan Erdoğan ve partisinin bu çekingen tutumu, dikkat çekici…
Oysa demokratikleşme, hak ve hürriyetler adına yapılan Anayasa değişikliklerinde siyasî iktidarından istenen, 12 Eylül darbesinin yanı sıra, “demokrasiye balans ayarı” veren 28 Şubat postmodern dayatması ve demokrasiye açık bir müdahâle olan 27 Nisan “e-muhtırası” başta olmak üzere, bütün darbe ve muhtıraların sorguya çekilmesi için yasal düzenleme yapması…
Neticede anlaşılmıştır ki her ne kadar “geçici 15. madde” kaldırılsa da, “zamanaşımı zırhı”na dokunmayıp 12 Eylül darbesinin ve darbecilerinin yargılanmamasına dolaylı ve örtülü göz yumulmuştur. İktidar partisi, henüz “zamanaşımı” zırhı olmayan 28 Şubat postmodern darbesi ve 27 Nisan muhtırasının hesâba çekilmesine yanaşmamıştır.
Peki neden? Yeni “demokratik sivil anayasa”yı rafa kaldırıp öteleyen AKP iktidarı, neden sırası gelmişken, darbelerin, muhtıraların sığaya çekilmesinden çekinmekte?
Dönemindeki darbe teşebbüslerinin ve darbeye ortam hazırlamalarının soruşturulmasına tam destek verirken niçin 27 Nisan e-muhtırasını bundan muaf tutuyor? Neden ABD’nin desteğiyle dayatılan, arkasında Amerika’nın olduğu darbeleri, muhtıraları sorgulamaya-yargılamaya yanaşmıyor? Amerikan hegemonya ve çıkar politikaları eksenindeki “demokrasi vizyonu”ndan mı?
İbret-i âlem…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.