Bir Yıldızımız ve Bir Bülbülümüz Uçtu
Söze sevgili İzzet Şahin kardeşime geçmiş olsun dileklerimi ileterek başlamak istiyorum. Ah sevgili İzzet kardeşim! Keşke senin özgürlüğüne kavuşmana sevinmemiz böyle buruk olmasaydı. Senin duruşma tarihinin öne alındığına ve serbest bırakılabileceğine dair haber tazeliğini korurken Afganistan’da bir uçağın düştüğü ve içinde iki İHH görevlisinin de bulunduğu haberi ulaştı.
Eyvah! Kimmiş acaba o iki İHH görevlisi?
Hemen İnternet üzerinden İHH’ya ulaşmaya ve bilgi almaya çalışıyorum. Biri Bahattin Yıldız’mış. Eyvah şu sevimli Bahattin abi demek! Gönlünü Afganistan’daki özgürlük mücadelesine veren ve yazdığı o güzelim kitaplarıyla yıldızlaşan Bahattin abimiz!
Diğeri kimmiş? Faruk Aktaş! Yani Filistin konvoyunda birlikte olduğumuz, yolun önemli bir kısmında aynı araçta birlikte yolculuk yaptığımız, konvoyun tüm resmi dillerini mükemmel derecede bilen, bazen Türkçeden Arapçaya, bazen Arapçadan Türkçeye, bazen İngilizceden Türkçeye, bazen Türkçeden İngilizceye, ihtiyaç hâsıl olduğunda da Arapçadan İngilizceye veya İngilizceden Arapçaya tercüme yapabilen Faruk Aktaş! Gönülleri okşayan güzel sesi ve sevimli üslubuyla bütün konuşmaların konvoydaki herkes tarafından anlaşılır hale gelmesini sağlayan bülbülümüz!
İlk irtibat kurduğumuzda henüz uçağın ve yolcuların durumuna dair kesin bilgiler ulaşmamıştı. Bu gibi tereddütlü durumlarda insan tabiatı henüz netlik kazanmayan hususları kendi lehinde kullanmayı arzuluyor. Uçak radardan kaybolmuş ama durumu henüz tam bilinmiyor. İnşallah düşmemiştir! Biraz zaman geçince Afganistan görevlileri açıklama yapıyor; uçağın Hindukuş dağlarındaki Salang geçidinin üzerinde düştüğü kesinlik kazandı. Ama henüz enkazına ulaşılamadı ve yolcuların durumu tam bilinmiyor. İnşallah sağ kalanlar vardır ve Bahattin abimiz ile Faruk kardeşimiz sağ kalanların arasındadır. Hindukuş dağları üzerinde düşmüş bir uçakta sağ kalan olur mu, ona inanmak da zor ama insan yine de tereddüt etmek ve bu tereddüdü kendi arzusu lehinde kullanmak istiyor. Çünkü Bahattin abimizin o gülümseyen yüzünü hâlâ karşımda, Gazze konvoyunda arabada yan yana oturduğumuz, uzun uzun sohbetler ettiğimiz Faruk kardeşimizi de hemen yanı başımda ve dipdiri, benimle konuşuyor gibi hissediyorum. Öldüklerine inanmak istemiyorum.
Bu arada Internette haber sitelerinin birini kapatıp, diğerini açıyorum. Acaba gelişmeler ne durumda? Bahattin abimizin ve Faruk kardeşimizin sağ kaldıklarına dair en ufak bir işaret var mı diye! Ama ne yazık ki dakikalar aleyhimize çalışıyor ve artık kendilerinden ümit kesiliyor. Bu arada öldüklerinin kesinleştiğine dair haberler yayınlanıyor. Okuyorum bu haberleri ama içimden de kızıyorum yayınlayanlara; ne biliyorsunuz kardeşim, belki de sağdırlar! Sonunda ben de inanmak zorunda kalıyorum.
Yüce Allah’ın yardımıyla, dostlarla birlikte bütün zorluklarını aşmayı başardığımız yolculuğun önemli bir kısmında yan yana oturduğumuz Faruk Aktaş’ın bir uçak kazasında hayata veda ettiği kesinleşince artık ölümü hemen yanı başımda hissetmeye başladım. Demek ki ölüm bu kadar yakınmış insana. Sevgili Faruk kardeşim kadar. Bak onu aldı götürdü, kendisi oturdu yanıma. Şimdi aynı araçta yolculuk yaptığımı tahayyül ederken sol tarafıma baktığımda Faruk kardeşimi değil ölümü görüyorum. Artık onunla yan yana yolculuk yapıyoruz. Nerede ne zaman beni alacağını bilmiyorum ama galiba sıcaklığını her an hissedeceğim. Yüce Allah’tan dileğim ölüm boğazımı sıktığında kalbimin hâlâ imanla atıyor olması. O’nun rızasına uygun bir amel üzere olmam. Ve diyorum ki kendime; bak bu ölüm yanına oturdu ve kalbinin atışlarını nerede durduracağını bilmiyorsun. Öyleyse kalbinin hep iman üzere atmasına dikkat et, hep iyilik ve hayır üzere olmaya özen göster.
Yüce Allah Bahattin abimize, Faruk kardeşimize ve kazada hayatını kaybeden tüm mü’min kardeşlerimize rahmet eylesin. Tüm hata ve kusurlarını bağışlayıp kendilerini şehitler derecesine çıkarsın. Mekânlarını cennet eylesin. Ailelerine, yakınlarına ve başta Başkan Bülent Yıldırım Bey olmak üzere tüm İHH çalışanlarına da başsağlığı diliyorum. Allah hepsine ve hepimize sabr-ı cemil ihsan eylesin. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Dün sabah da Ürdün Müslüman Kardeşler cemaatinin genel murakıbı muhterem üstat Prof. Dr. Hemmam Said telefonla arayarak, Faruk kardeşimizin uçak kazasında hayatını kaybettiğine dair haberi sordu. Gazze yolculuğumuzun Ürdün kısmında değişik vesilelerle birlikte olduklarından tanıyordu kendisini. Ben de tekit edince üzüntülerini ve taziyelerini dile getirdi. Buradan onun taziyelerini de müteveffaların ailelerine, yakınlarına ve IHH çatısı altında görev yapan tüm kardeşlerimize iletmek istiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.