Ey milletim, sen adamı militan edersin!
Ey milletim!
İtiraf edeyim, bazen hiç anlamıyorum seni. Benden mi, senden mi, bilmiyorum artık.
Nedir derdin? Ne yapmak istiyorsun?
Ben ki öz be öz Türk oğlu Türk’üm. (Gerçi bunun bir önemi yok) Ben anlamazsam kim anlar seni!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkan adayı olarak Genel Kurul’da yaptığı konuşmada laiklikten söz etmemesini mesele ettin şimdi de, dert edecek başka bir şey kalmadı mı Allah aşkına!
Sözde akıllı uslu adam ararsın. Ağır başlı. Oturaklı.
Sorunlu değil, sorumlu iktidar, sorumlu muhalefet…
Baykal yıllar yılı laiklikten nemalandı, yok yere ülkeyi gerdi, sırf bu yüzden Ergenekon’un bile avukatlığına soyundu; sonuçta kim kazandı? Laikliğin çağdaş dünyadaki yorumuyla ülkemizde geçerlilik kazanmamasının, iğreti durmasının nedeni/günahı bunların değil mi?
İyice aklım kesti ki, ey milletim aslında akıllı uslu adamdan zerre kadar haz etmezsin sen. Mıy mıy dersin, sünepe dersin. Adam dediğin, kodumu oturtmalıdır sana göre. Gümbür gümbür gelmelidir, bangır bangır bağırmalıdır.
Efelenmiyorsa, çatmıyorsa, cedelleşmiyorsa, etrafıyla, o da olmazsa kendisiyle kavga etmiyorsa pısırıktır.
Seçim meydanlarında sara nöbetine tutulmuş gibi zangır zangır titreyerek bağırırsın; silkele başkan, silkele!
Ey milletim, sen adamı militan edersin! Rağbet görmese kim militan demokrasiye, militan laikliğe soyunur! Ne kadar deli olursa olsun, kim soyunur!
Kılıçdaroğlu, ekonomiden, yolsuzluktan bahsett Kendisi sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi… Demokratikleşmeden, türbandan, özgürlüklerden bahsetmedi, bir tek laiklikten değil ki. Kılıçdaroğlu’nu eleştirecek olduktan sonra konu mu yok; vefadan, komplodan bahsetmek bile yeterince damar konular değil mi?
Çiçeği burnunda adamı, statükoya sahip çıkmaya niçin zorluyorsunuz? Bunda, kimin, ne çıkarı var? Ergenekon’un avukatlığına soyunmak da, laikliğin bekçiliğini yapmak da Baykal’ı dahi kurtarmaya yetmedi.
Laikliğe sahip çıkma gereği varsa, bu bütün siyasilerin görevidir. Herkesten önce de iktidar partisinin sahip çıkması lazım gelen bir görev… Kaldı ki, sadece siyasilerin omuzlarına yüklenecek bir sorumluluk da değildir. Vatandaş, önce senin sahip çıkman gereken bir mesele! Kimse böylesine önemli bir sorumluluğu yüklenmekten imtina edemez. Laiklik, niçin sadece CHP’nin nemalanacağı bir konu olsun ki!
Laiklik diye bir sorunumuz var muhakkak. Ve bu, sadece CHP’nin inisiyatifine, sorumluluğuna bırakılamayacak kadar önemli bir konudur. Fakat bu sanıldığı gibi laikliğe sahip çıkılmaması meselesi değildir. Türkiye’nin kadim meseleleri, daha fazla kangrenleşmeden, laik jakoben anlayışın gölgesinden ve ipoteğinden kurtarılmalıdır.
Sorunun çözümü için CHP’nin laiklik konusunu, siyasi rant olarak görmemesi gerekmektedir. Bu bakımdan da Kılıçdaroğlu’nun bu konuyu tadında bırakması, ayıplanacak değil, alkışlanacak bir adımdır. Çünkü birileri, mütemadiyen lakilik üzerinden ajitasyon yaptığı için, demokrasi ve temel haklar bundan zarar görmektedir. Laiklik uğruna temel hakların feda edildiği durumlar çok olmuştur. Laiklik, yanlış ve sakat bir anlayışla kanserli hücre gibi büyürken, demokrasi sürekli cılızlaşmış, bir türlü rüştünü ispatlayamamıştır.
Türkiye’yi laiklik ve irtica paranoyasından kurtarmaktan daha büyük hizmet olamaz. Kılıçdaroğlu’nun Türk siyasetine katkısının ne olacağı, şu an hepimiz için meçhuldür. Ne ki, bu söylemini kararlılıkla sürdürebilir, laiklik ajitasyonundan CHP’yi uzak tutabilirse, hiç de azımsanmayacak kadar büyük ve önemli hizmet yapmış olur.
Türk aydınları, belden aşağı vurmaları, ucuz eleştirileri ve demogojiyi bir yana bırakmalıdır artık. Türk siyasetinin ‘sağ’ kanadı bir kez tarihi vahim hata yapmıştır; hâlâ ceremesini çekiyoruz, ikinci kez böyle bir hata işlemekten geri durmalıdır.
Çok partili siyasi hayata geçilmesi ile birlikte CHP Ticaniler olarak bilinen dini cemaatle sıkı fıkı ilişkiler içine girmişti. Bunların yegane diyebileceğimiz eylemleri ise Atatürk büstlerini kırmaktı.
Demokrat Parti sırf bu yüzden 31/07/1951 tarih ve 7872 sayılı düzenleme ile Atatürk Aleyhine İşlenecek Suçlara İlişkin Kanun’u çıkartmıştır.
Atatürk’ün putlaştırılmasının günahı, vebali Demokrat Parti’nindir. Ne yazık ki, aradan geçen bunca yıla rağmen, Türkiye bu aşırı, fanatik Atatürk anlayışının gölgesinden kendisini kurtarabilmiş değildir. Atatürk’ü koruma kanunu Türk demokrasisinin üzerinde hâlâ Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya devam etmektedir.
Kılıçdaroğlu neden laikliğe vurgu yapmıyor gibi abuk sabuk söylemlerle, adamları kışkırtarak, militan laikliği beslemenin kimseye yararı olmaz, Atatürk’ü putlaştırmanın kimseye bir yararı olmadığı gibi…
Unutulmamalıdır ki, Ergenekon gibi örgütlenmeler de, demokrasiyi ve laikliği kurtarma adına eline silahı alıp davranan darbe meraklıları da bu bataklıktan beslenmektedir.
Ey milletim! Siyasiler eyyamcılık yapabilir. Ajan provakatörler kışkırtıcılık… Kimi densizler de haddini bilmezlik edebilir. Ey milletim, sen bari akıllı dur, n’olur!