Yapılamadı ama artık yapılabilmeli!..
Birisi kalkıp da: "Ey Millet!.. Bugünden itibaren evlere kapılardan değil pencerelerden girilecek!.." dese, ne yaparız?.. Hiç!
Azıcık olsun ciddiye alırsak, bir psikiyatriste görünmesini tavsiye ederiz belki, o kadar...
Çünkü böyle bir şey, yok hükmündedir.
Hukuk tabiriyle, 'keenlemyekün'dür yani...
Sistemi kuranlar, devlet idaresi ile alakalı olarak, benzer davranışlarda bulunacak aklıevvellerin çıkacağını tahmin ettiklerinden olsa gerek, Anayasamızın 6. Maddesi'ne: "Hiçbir kimse ya da organ, kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz" şeklinde bir fıkra koymuşlar.
Demek, kaynağını anayasadan almayan bir yetki kullanılamazmış...
Peki ama, Anayasa Mahkemesi nasıl oluyor da kullanabiliyor?..
'Yürürlükteki kanunlara uygun olmak kaydıyla, yüksek öğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir' şeklinde bir kanun varken, başörtüsü yasağı uygulanıyor memleketimizde; AYM'nin gerekçeleri kaynak gösterilerek hem de.
Yani aldığı kararlar bile kanun sayılmaması gereken mahkemenin, gerekçeleri bile sanki kanunmuş gibi uygulanabiliyor.
Anayasamızın 153. Maddesi, 'Anayasa Mahkemesi kanun koyucu gibi davranamaz' derken, üyelerin ideolojik tercihlerine göre şekillenen gerekçeler, nasıl oluyor da kanunmuş gibi kabul edilip, bunların üzerine uygulama bina edilebiliyor?..
Meşhur 367 kararı mesela... Nasıl oldu da böyle bir karar alabildi o mahkeme?
Yine başörtüsü hususunda rahatlama getirmesi umulan Anayasa değişikliklerini, şekil yerine esastan görüşerek, nasıl iptal edebildi?..
Esas mesele ise, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisini aşarak aldığı bu kararların, neden uygulandığı?..
AYM'nin sürekli ve kasıtlı olarak yetkilerini aştığı kanaatinde olanların kontrolünde olan Yürütme gücünün, bu hususlarda yapabileceği bir şeyler yok muydu acaba?..
Mesela kanunen serbest olduğu halde, ısrarla başörtüsü yasağı uygulayanlara mani olmanın bir yolu-yöntemi bulunamaz mıydı?..
Meşhur kanun-dışı kılık kıyafet yönetmeliğinde, kızlarımızın okullara alınmaması ile ilgili bir husus yer almadığına göre, yetkisiz oldukları halde kılık kıyafet kontrolü yaparak onları okula almayanlara, hesap sorulamaz mıydı?..
"Hoop arkadaş!.. Siz kimsiniz ve ne hakla bu çocukları okullara sokmuyorsunuz?" sorusunu sormak, çok mu zordu?..
Eğitim-öğretim haklarını gasp edenlerle ilgili hiç mi müeyyide yok bizim hukukumuzda?.. Yoksa, neden yok?..
Başörtüsü yasağı, biraz cesur olunarak, yürütme tarafından işlemez hale getirilebilirdi...
AYM'nin yetkisini aşarak aldığı, yani hukuken 'yok hükmündeki' diğer kararların tanınmaması için de bazı adımlar atılabilirdi...
Yapılabilirdi, yapılamadı...
Yapılamıyor oluşunun, belki haklı gerekçeleri de vardı.
Ama şimdi iş, daha netameli bir noktaya dayandı.
Anayasa değişiklikleri oylandı ve yasa gereği halkoyuna sunulmayı beklerken, malum zihniyet tarafından AYM'ye taşındı.
Niyet, değişikliklerin daha kalkoyuna sunulmadan iptali...
Daha öncekilerden farklı olarak; bir iptal sözkonusu olursa bu, TBMM'nin artık bir fonksiyonu kalmadığı manasına gelecek...
Anayasa Mahkemesi Raportörü ve Demokrat Yargı Derneği Başkanı Osman Can, anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak, AYM'nin alacağı kararın 'yok hükmünde' olacağını; dolayısıyla, iptal kararı çıksa bile Hükümetin maddeleri referanduma sunabileceğini... söylüyor...
Bir kısım medyanın feryadını kaale almazsak, AYM'den henüz bir itiraz yok; Osman Can doğru olanı söylüyor çünkü...
Doğru olanın yapılmasına gerek kalıp kalmayacağını; eğer gerek olursa, doğru olanın yapılıp yapılmayacağını, hep beraber göreceğiz inşaallah...
Şimdiye kadar yapılamamış olsa da, artık yapılabilmeli!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.