Üçaylar ve Regâib Kandili
Bugün üçayların birincisi olan Receb ayının beşinci günü. Recebin ilk Cuma gecesi ise her sene Regâib Kandili olur. Dolayısıyla bu gece Regâib Kandili...
Regâib; “Rağbet edilen, beğenilen, çok istenilen, değer verilen ve arzu edilen” demek. Meleklerin ilgi ve alâka duydukları, değer ve kıymet verdikleri için, bu geceye “Regâib” denilmiş.
Günah işlemekten ve günah işleme hissi taşımaktan uzak olan ve nurdan yaratıldıkları için işleri sadece ibâdet etmek olan meleklerin değer verdiği bu gece, Rabbimizin indinde de değerlidir...
Hiç şüphe yok ki değerli vakitlerde yapılan ibâdetler de değerli olur...
Bu gecenin, Peygamberimiz’in nurunun, babası Hazreti Abdullah’dan Hazreti Âmine’ye intikal ettiği veya annesinin, intikal ettiğini bildiği gece olduğu rivâyeti de mevcut.
Kandil geceleri, Rabbimizin feyiz, nur ve affının kulları üzerinde daha fazla tecellî ettiği gecelerdir. Onun için hem İslâm büyükleri hem de onların tavsiyeleri ile bütün Müslümanlar asırlardır hem Regâib gecesine hem de diğer kandil gecelerine çok değer vermişler ve bu geceleri ibâdetlerle geçiregelmişlerdir.
İmam Gazâlî Hazretleri, İhyâü Ulûmi’d-dîn isimli eserinin “Nâfile namazlar” bahsinde, Regâib gecesinde kılınacak 12 rekat bir namazdan bahseder. Bu 12 rekat namaz, Regâib gecesi girince, akşam namazı vaktinden itibaren, imsak vaktine kadar kılınabilir.
Bu gece, (her rek’atta Fâtiha’dan sonra 3 Kul yâ Eyyühe’l-kâfirûn, 3 Kul hüvallâhü ehad okuyarak) en az 12 rekat namaz kılmalıdır. Ayrıca Kur’an okumalı, Allah’ı zikretmeli ve bütün Müslümanlara, hususiyle zulüm altında olan din kardeşlerimize dua etmeliyiz.
Böyle kıymetli vakitlerde yapacağımız ibâdetler, işlenen günahların silinmesine de sebep olur. Buna, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sözleri delildir...
Abdülkadir Geylânî Hazretleri, bu gecelerde yapılacak ibâdetleri Gunyetüt Tâlibîn isimli eserinde uzun uzun anlatır. Yalnız, Müslümanları bu gecelerde ibâdete teşvik eden sadece Abdülkadir Geylânî Hazretleri değildir. Geçmişteki bütün âlimlerimiz de Abdülkadir Geylânî Hazretleri gibi Müslümanları bu gecelerde ibadet etmeye teşvik etmişlerdir.
“Bu gecelerde diğer gecelerden farklı bir ibâdete lüzum yok. Diğer geceler neyse bu geceler de odur” diyerek Müslümanları kandil gecelerinde ibâdet etmekten alıkoyanların sözlerine katiyen itibar etmemelidir. Çünkü böyle kimselerin sözlerinin hiçbir ilmî değeri yoktur.
Unutmamalıdır ki, bu gecelerde nice manevî derecelere kavuşan nice Allah dostları olmuştur.
Ne enteresan ki, Müslümanları böyle gecelerde ibâdetlerden soğutanların, kendilerinin de ibâdetlere soğuk davrandıkları görülmekte, böylece halleri sözlerinin doğruluğunu(!) isbat etmektedir.
Her vesileyle Müslümanları ibâdete teşvik etmek varken, dayanaksız sözlerle onları ibâdetten soğutmanın ne sebebi ne ola ki!
Halbuki, din adamlarının vazifesi, insanları ibâdetten uzaklaştırmak değil aksine ibâdete teşvik etmektir.
Rabbimiz bir hadis-i kudsîde şöyle buyuruyor:
“Kulum benim azabımdan ancak farzlarla kurtulur ve bana ancak nâfilelerle yaklaşır.”
Bazılarının küçümsediği nãfile ibâdetler o kadar değerli ki, kulu Allah’a yaklaştırmaktadır. Kulu Rabbine yaklaştırandan daha kıymetli ne olabilir.
İşte bu değerliliğin, mübârek gün ve gecelerde, kandil gecelerinde zirveye çıktığını unutmayalım...
Pazar günü giren üçaylarla beraber oruç ayları başlamış bulunuyor. Bu aylarda daha çok ibâdet etmeli, tutulabildiği kadar oruç tutmalıdır.
Kışın soğuk ve kısa günlerine göre, yazın uzun ve sıcak günlerinde oruç tutmak tabii ki daha zordur. Ama sevabı da o derece fazladır.
Sevgili Peygamberimiz, (s.a.v.) “İbâdetlerin efdali en zor olanıdır” buyuruyor.
İçinde bulunduğumuz Receb ayında iki kandil var: Regâib Kandili, Mirac Kandili. Dolayısıyla Receb ayı, içinde iki kandil bulunan tek aydır.
Receb ayı manevî mahsüllerin dikildiği, Şaban ayı sulandığı, Ramazan ayı ise mahsulün toplandığı, karşılığının alınıp / affa kavuşulup sevinçle bayram yapıldığı aydır.
Receb ayına Peygamberimiz (s.a.v.) zamanındaki müşrikler bile hürmet ederlerdi. Bu ayda müşriklerden birisi babasının kâtilini bile görse görmezlikten gelirdi.
Peygamberimiz, “Receb Allah’ın ayıdır...” buyurarak bu ayı övmüştür. Peygamberimiz’in diliyle övülen aya, yapabildiğimiz kadar ibâdet ederek bizim de hürmet göstermemiz gerekir.
“Allah’ın ayı” olarak anılan Receb ayında, Allah’ın birliğinden bahseden İhlas Sûresini çok okumalıdır.
Ashabtan bir zat Peygamberimiz’e, “Yâ Resûlallah! Bu aya niçin Allah’ın ayı denildi?” diye sorduğunda Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:
“Çünkü hususiyle bu ayda af/mağfiret boldur. Bu ayda halkın kan dökmesine engel vardır.”
Af ve mağfiret hakkında Kur’an-ı Kerim’de buyuruluyor ki:
“Rabbinizden bir mağfiret/af (kazanmaya) ve takvâ sahipleri için hazırlanmış, genişliği gökler ve yerler kadar olan cennete koşuşun.” (Âli İmran sûresi, âyet: 133)
Dikkat ederseniz, “Koşun” değil, “Koşuşun..” buyuruluyor. Yani ibâdette birbirinizle yarışın demek.
Bir yerde yağma olduğu, bedava bir şey dağıtıldığı duyulsa, insanlar yarışırcasına koşarak birbirlerini geçmeye çalışırlar. Rabbimiz de bizi cennete doğru koşuşmaya yani ibâdette yarışa teşvik buyuruyor...
Bütün okuyucularımızın ve bütün Müslümanların kandillerini tebrik ediyor ve dünya ve âhiret saadeti diliyorum.