Ya Faşizm Ya Demokrasi
Daha önce Yargıtay başsavcısının iddianamesiyle ilgili kanaatimi yazmış, bunun bir hukuk skandalı olduğunu belirtmiştim.
Ergenekon operasyonunun son ayağında ortaya çıkan bilgiler, bu düşüncem de hiç de haksız olmadığımı gösterdi.
Başsavcı bir iddianame hazırlıyor, ama bu iddianame Anayasa mahkemesine gitmeden iki gün önce Doğu Perinçek’in bilgisayarına gidiyor.
Daha vahimi,dava açılmadan çok önce İlhan Selçuk’un bir çok telefon görüşmesinde böyle bir davanın açılacağını sağa sola haber vermesi, ve açılacak davanın ekonomik krize sebebiyet vereceğini müjdelemesidir.
Şimdi bütün bu gelişmelerden sonra sormak gerekmiyor mu, bu iddianameyi kim hazırladı?Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’mı, yoksa İlhan Selçuk ve avanesi mi?
Bazılarına bu soru çok afaki gelebilir.
Ama unutmayalım ki burası Türkiye ve böyle bir ihtimal asla imkansız değildir.
Yakın tarihteki siyasi davalara bakınca bunun neden muhal olmadığını anlarsınız.
12 Eylül darbesinden sonra MHP ve ülkücü kuruluşlar aleyhine açılan davanın savcısı kağıt üstünde Albay Nurettin Soyer görünüyordu.Ama daha sonra anlaşıldı ki bu iddianame Soyer-Uğur Mumcu ikilisi tarafından hazırlanmış. Yani, Mumcu-Soyer elele ülkücüler ölüme…
AKP ile ilgili iddianamenin böyle bir işbirliği ile hazırlandığını iddia ediyor değilim. Ama bütün bu gelişmelerden sonra sokaktaki insanı yargının tarafsızlığına kim ikna edebilir? üstelik, Erdoğan Teziç,Süheyl Batum,Nemci Yüzbaşıoğlu ve fazıl Sağlam gibi hukukçuların bir ek iddianame hazırlayıp başsavcıya verdikleri söylentisi ortada dolaşırken.
Her parti için dava açılabilir.Hukuk partinin küçüğüne, büyüğüne bakmaz.
Keza, her insan için de dava açılabilir. Hukuk kimsenin kariyeriyle,ismiyle, şöhretiyle ilgilenmez.Yasaya bakar, ona göre hareket eder.Yargıç da yasaların uygulayıcısıdır, bu sıfatla hareket eder.Bu davanın–hukuka –yaslanarak açıldığını insaf sahibi kaç gerçek hukukçu söyleyebilir?
Yargıya güvenmek şart.Ancak Yargı kurumu da güven vermeli,ideolojik saiklerle hareket etmemeli, böyle bir izlenimin doğmasına vesile olacak ilişkilerden kaçınmalıdır.Türkiye’nin son yıllarına damga vurmuş, provakatif eylemlerin arkasında olduğu iddia edilen bir örgütün bu davanın her aşamasında bulunması neyle izah edilebilir?Bunun makul bir izahı yoktur. Olmadığı içinde toplum AKP’yi değil,başsavcının şahsında yargı erk’ini yargılamıştır.
Türkiye bugün önemli bir yol ayırımına gelmiştir.
Mücadele Demokrasi ile yeni tip faşizm arasında cereyan ediyor..Bu bilek güreşinden kimin galip çıkacağı bize,bizim tavrımıza bağlıdır.Türkiye, ya stalinist politikalarla yönetilen içe kapanmış,çağdışı bir ülke,ya da adam gibi yönetilen demokratik bir ülke olacaktır.
Karar bizimdir, ya faşizm, ya demokrasi.