-Kur tabu olmamalı-
Merkez Bankası’nın, ana görevi olan fiyat istikrarını sağlamakta gerçekten başarılı olduğuna dünkü yazımda değinmiştim.
Nitekim, JP Morgan da raporunda, MB’nın uyguladığı tutarlı politika ile güvenilirliğini artırdığını belirtiyor.
Yılsonu enflasyon tahminleri 6,5-7 aralığına çekilmeye başlandı bile...
Merkez, kredibilitesini de kullanarak, uyguladığı kur politikasını ihracatçıyı kollayacak biçimde güncelleyebilir artık...
***
Dünya’daki tüm ülkeler, krizden sonra kendi pozisyonlarını sağlamlaştırma derdinde...
Ekonominin küresel olmasına kimsenin görünürde itirazı yok ama, her ülke “gemisini kurtaran kaptan” durumunda, kendi ekonomisini tahkim etmeye uğraşıyor.
Türkiye de ekonomik pozisyonunu güçlendirme çabasında olmalı...
Bu ülke büyüme ve istihdamını üretim ve ihracat üzerine oturtmak zorunda...
İhracat’ta küresel rekabet giderek sertleşiyor; gelişmiş ülkelerde talep artmıyor.
Bu yüzden yeni pazarlar bulma stratejisi çok doğru...
TUSKON geçenlerde 100’den fazla ülkenin işadamını Türkiye’ye getirdi mesela...
Lakin ihracatçımız bu pazarlara öncelikle fiyat rekabeti ile girebilir.
Peki bir yılda yüzde 13 değerlenmiş bir TL ile nasıl olacak bu rekabet?
***
Bütçe açıklarını azaltmak, kamu maliyesinin birinci şartıdır, değil mi?
Ama birçok ülke ve iktisatçı “gerekirse açık verin, ama ekonomiyi canlı tutun“ diyerek, bu “tartışılmaz“ şartı gözardı edebiliyor.
Enflasyon ve kur politikası için aynı şeyi niye düşünmüyoruz?
Gerekirse enflasyon bir iki puan artsa, ama TL’nin değeri yüzde 10-15 gerilese, bunun ihracata, dolayısıyla büyüme ve istihdama yansıması derhal olmayacak mı?
O halde Merkez Bankası, görünüşte dalgalı kur sisteminden vazgeçmeden, -örtülü biçimde- TL’nin değer kaybetmesine zemin hazırlasa iyi olmaz mı?
Nasıl mı?
Ben para politikası uzmanı değilim, yöntemi onlar bulacaklar tabii ki...
Ama kavramsal olarak, Merkez Bankası döviz rezervlerini 10-15 milyar dolar artırsa, kur derhal artmaya başlar.
İhracatçı da TL yüzde 30-40 değerlensin demiyor ki...
Bir yılda yüzde 13 değerlenen TL’nin bu şişkinliği inse, ihracatçının eli rahatlar.
Bu da Merkez Bankası için hiç de zor değil...
Tüm ülkeler, kendi sanayicisini, ihracatçısını kollamanın derdine düşmüş vaziyette...
Merkez Bankası da bu ülkenin ihracatçısını, bu ülkenin hayrı için, kollamalı...
Önce ihracatçılarla -mesela TİM ile- bir istişare toplantısı yaparak başlayabilir.
Zira konuşmak, birbirimizi anlamanın birinci şartı...