Yeni ayıplar
Tesettür, elbette ilahî bir emrin gereği!. Ama tesettür, sadece bir bez parçasına bürünmek değil. Tesettüre bürünen kızlarımızın, kadınlarımızın çeşitli konularda çok dikkatli olmaları gerekiyor. Mesela, tesettürlü bir kız veya kadın, sokakta sigara içemez, lokantada kadeh kaldıramaz. Daracık bir pantolon giyemez. Tesettürlü bir kız / kadın sokakta, otobüste, vapurda sevgilisiyle, nişanlısıyla, kocasıyla kat’iyyen, kat’iyyen, kat’iyyen öpüşemez. Öpüşmemeli. Çünkü kalabalıkları millet haline getiren, onların kültür değerleridir. Kültür temellerindeki bozulma, zamanla millet hayatında büyük sarsıntıların doğmasına yol açar. Diğer milletlerde olduğu gibi, biz de marifet ve fazilet temelleri üzerine oturmak mecburiyetindeyiz.
Marifet temelinde bütün müsbet ilimler ve teknikler vardır. Fazilet temelimizde ise, bizim inanç dünyamız, ahlâkî değerlerimiz, geleneklerimiz, göreneklerimiz bulunmaktadır. Bizim, inanç dünyamızda, genç kızlarımızın, sokaklarda, herkesin gözü önünde erkek arkadaşlarıyla öpüşmeleri yoktur. Bu bozulma, 1980 yılından sonra bize Batı’dan geldi. Derken türbanlı kızlarımızı bile kendi çukuruna çekti.
Geçenlerde Beşiktaş-Kadıköy vapurundaydım. Tam karşımdaki sıraya oturan 21-22 yaşlarındaki bir delikanlıyla kız arkadaşı, büyük bir rahatlıkla öpüşmeye başladılar. Birbirlerine yapışıp kalmaları, Beşiktaş’tan Kadıköy’üne kadar devam etti. Benzer bir rezalete de Büyükada motorunda şahit oldum. Yine tesettürlü bir kız, herkesin ortasında binbir türlü işvelerle, hovardasının kolları arasında, Bostancı’dan Büyükada’ya kadar öpüşerek geldi. Büyükada sokaklarında, başka tesettürlü kızların da alenen öpüştüklerini utanarak görüyorum. Kızlarımız mart kedileri gibi sokaklarda, herkesin gözü önünde erkek arkadaşları önünde öpüşmeleri noksansız bir rezalettir ve dolayısıyla çok ayıptır.
Çok önemli bir başka ayıbımız, bir rezaletimiz daha var: Büyükada, belki de kırk yabancı millete mensup kişilerin gelip gördükleri, yaşadıkları güzel bir ilçemiz. Birkaç yıldan beri Büyükada’nın cumartesi ve pazar günleri, anlatılmaz bir dağınıklık ve çirkinlik içinde geçiyor. Sebebi: maalesef bizim tesettürlü kızlarımız, kadınlarımızdır. Çünkü cumartesi ve pazar günleri, Büyükada’ya tesettürlü aileler geliyorlar. Öğlen yemeklerini de beraberlerinde getiriyorlar. Yemeklerini, Belediye Binasının hemen arkasındaki sahil şeridinin yeşillikleri üzerinde yiyiyorlar. Karınlarını doyurup kalktıktan sonra, sıra, banklara oturup kabak çekirdeği veya ay çekirdeği yemeye geliyor. Hemen yanı başlarında çöp kutuları olduğu halde, bu tesettürlü kızlar / kadınlar onların ne için oralara konulduğunu katiyyen bilmiyorlar. Bu bakımdan yeşilliklerin üstü, açılan, yırtılan gazete sayfalarıyla, yemek ve meyve artıklarıyla, ekmek parçalarıyla, su şişeleriyle, ayran ve pepsi kola kutularıyla, kavun-karpuz kabuklarıyla iğrenç bir çirkinlikle öğürmeye başlıyor. Oturdukları bankların önleri ise, boydan boya çekirdek kabuklarıyla çığlıklar koparıyorlar. Bu tesettürlü kadınlarımıza İslâmiyetin temizlik, güzellik, incelik, mükemmellik demek olduğunu acaba kim öğretecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.