Maksat hasıl olmadıysa...
Anayasa Mahkemesi'nin anayasa değişikliği ile ilgili kararını, tabir caizse nefesimizi tutarak bekledik... Mahkeme'nin alıştığı gibi, konuyu esastan görüşüp, artık Yasama'nın iyice gereksiz olduğunun altını çizebileceği bir karar verebilme ihtimali, ortalığı iyice germişti.
AYM, yapacağını yine yaptı. Ama bu sefer ölçüyü fazla kaçırmadığı için olsa gerek, çok fazla gürültü kopmadı.
Referanduma sunulacak anayasa değişikliklerine mahkemenin yaptığı müdahele, yine konuyu esastan görüşme ve mahkemenin haddini aşması manasına geliyor olsa da, bir tür işin ortasını bulan bir kararla karşı karşıyayız.
Çünkü AYM ve HSYK'nın üye sayılarının artmasını ve bazı fonksiyonlarının değişmesini sağlasa da, her iki kuruluşa üye olacak kişileri belirleme hususundaki yüksek yargı ağırlığı yerli yerinde duruyor hâlâ...
Yani eğer yüksek yargının bir kast sistemi oluşturduğu kanaati doğruysa, ki bunun doğru olduğunu hepimiz biliyoruz, aslında değişen çok fazla bir şey yok gibi...
AYM ve HSYK'da üye sayılarının artması, karşı karşıya olunan meseleleri halletmeye yetebilecek bir formül değil çünkü.
Her iki kurumun da, bağımsız olmanın yanında tarafsız olmalarını sağlayabilecek bir yapıya kavuşturulması hedefine ulaşılamadığını söyleyebiliriz.
Anayasa değişiklikleri ile alakalı olarak 'yetersiz ama hiç yoktan iyidir' kanaatinin yaygın olduğu malum.
AYM'nin müdahelesi, korkulduğu kadar olmasa da, anayasa değişiklikliklerinin yetersiz olduğu kanaatini biraz daha kuvvetlendiren bir netice doğurmuş durumda.
AYM Raportörü Osman Can'ın, mahkemenin değişikliklerle ilgili olarak esastan denetim yapması halinde, kararın yok hükmünde sayılması şeklindeki teklifi, başka birtakım karışıklıklara sebep olabileceği gerekçesiyle pek hoş karşılanmamıştı...
AYM'nin müdahelesini hafif bir şekilde gerçekleştirmiş olması sebebiyle, bu ihtimalden bahsetmek pek anlamlı değil.
Can'ın pek kabul görmeyen teklifinden sonraki günlerde Doç. Dr. Mustafa Şentop tarafından yapılan bir teklif, tam da bugünlerde hatırlanmaya ve üzerinde düşünmeye değer.
Şentop, 1 Temmuz 2010 tarihli Zaman'ın yorum bölümünde yayınlanan 'Hukukun araçsallaştırılmasına Meclis sessiz kalmamalı' başlıklı makalesinde, 21 Ekim 2007'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili referanduma beş gün kala, anayasa değişikliği metnine TBMM'nin ilaveler yaptığını ve AYM'nin buna itiraz etmediğini hatırlatarak; esasla ilgili bir müdahele durumunda, o zaman yapıldığı gibi, TBMM'nin referandum metnine bazı ilaveler yapabileceğini hatırlatmıştı...
Hükümet, mevcut anayasa değişikliği metnini aynen koruyarak referanduma götürmek yerine, AYM ve HSYK'nın Anayasa'nın sınırlarını zorlayabilecek faaliyetlerini engelleyebilecek bazı ilaveler yapabilse keşke...
Artık, Şentop'un gündeme getirdiği gibi, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihte mevcut üyelerin görev sürelerinin sona erdiğini belirten geçici bir madde mi olur, yoksa sınırı aşan kararları yok hale getirecek başka bir şey mi, onu ilgililer bilir...
Çünkü üye sayılarının artmasının, Milletin arzu etmediği yönde kararlara ihtiyaç duyacak mahfillerin işini biraz daha zorlaştırmaktan başka bir şeye yarayıp yaramayacağının henüz garantisi yok...
AYM'nin Mevcut durumunda rahatlıkla yapılabilen 9'a 2 ve benzeri tahminlerin, bir süre sonra 15'e 2 ya da başka bir şekilde yapılamayacağını, kim söyleyebilir?..
Türkiye'nin artık kuvvetler ayrılığı ilkesini sağlıklı bir şekilde yerli yerine oturtmaya ihtiyacı var. Bu işi yapması gerekenler de Milletin vekilleri...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.