Yapılması gereken
TSK’da Eğitim konulu yazı dizimizde sona yaklaşmış bulunuyoruz.
Neden Türk Silahlı Kuvvetleri ve neden TSK’da eğitim sorusuna cevabımız şuydu:
“TSK, çünkü TSK gözbebeğimiz, çünkü TSK milletin Peygamber Ocağı olarak gördüğü, görmek istediği bir kurum.
Eğitim çünkü, toplumun önemli bir bölümünde hakim olan ‘TSK halka mesafeli, TSK dine mesafeli’ görüşünün oluşmasının sebepleri subaylarımızın aldıkları veya alamadıkları eğitimin eseri.”
Bu tablodan yola çıkarak hazırladığımız yazı dizimizde özellikle Psikiyatrist E. Albay Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın tespitleri hayli dikkat çekiciydi. Prof. Tarhan’a göre,
Düşünün, 14-15 yaşlarında girdiğiniz TSK bünyesinde hep askerlik bir yaşam tarzı, demokrasi ise halk popülizmi olarak öğretiliyor.
Din “mesafeli durulması gereken” bir dogma olarak gösterilirken, sürekli laikliğin öneminden bahsediliyor.
Askeri liselerde böyle, harp okullarında, harp akademilerinde böyle. Askeri tüm alanlarda estirilen hava böyle.
Bu havayı reddedeni sindiren bu sistem içerisinde yetişmiş bir subay, yarın öbür gün ne bileyim ne komutanı olunca, ne kadar halkın içine karışabilir?
Halkın derdini nasıl anlayabilir; halkın değerlerine, inancına nasıl “candan” yaklaşabilir?
Prof. Tarhan’ın çözüm önerisi ise şöyle oldu: “Öncelikle eğitimde doktrin değişikliği gerekiyor. Askerliğin bir yaşam tarzı değil, meslek olduğu algısının yerleştirilmesi gerekiyor. Denetime açılması gerekir.”
Konunun bir de “lojman hayatı” ayağı var.
Nasıl ki, devlet okullarında verilen eğitimi yeterli görmeyen bir sivil aile takviye gereksinimi duyuyorsa, TSK’da da bu ihtiyacın görülebilmesi ve gerekli adımların atılabilmesi için ortam gerekiyor.
Mevcut lojman hayatında bu mümkün mü?
Edindiğimiz bilgilere göre bir kere, her subay için “aile sicili” tutuluyor.
Yazı dizimizin başında dikkat çekmiştik:
Subaylarımızın her bir şeyleri halktan ayrı.
Bir TSK mensubunun askeri okulla başlayan hayatı, askeri görev alanlarında ve lojmanlarda geçiyor.
Yediği yer ayrı, içtiği yer ayrı. Berberinden spor alanına kadar her şeyleri halktan ayrı.
Özel servisleri var, bir otobüste, minibüste de göremiyoruz subaylarımızı.
Lokantada, camide, komşular toplantısında bir subay görüyor muyuz? Maalesef hayır.
TSK’da içine kapalı bir lojman hayatı var.
Bu lojmanlarda da askeri çalışma alanlarındaki hava hakim.
Aynı kurallar geçerli.
Askeri okullarda verilen / verilemeyen eğitimle büyüyen bir subay, aynı havayı solumak durumuyla karşı karşıya kalıyor lojmanlarda da.
Yazı dizimizin dünkü bölümünde Tomris Özden'in, TSK’da lojman hayatına dair önemli açıklamaları yer aldı.
Tomris Özden, 1995 yılında Mardin’de “PKK ile girdiği çatışmada öldürüldüğü” açıklanan ancak ölümü halen tartışılan Jandarma Albay Rıdvan Özden’in eşi.
Yıllarca hayatı lojmanlarda geçmiş bir isim.
“Komutanın eşine yerinizi vermek zorundasınız. Bu bir kural” diyor Tomris Hanım.
Lojman hayatında genel kabullerin dışına çıkan bir kadının hemen subay eşinin çağrıldığını ve aile siciline çarpı atıldığını söylüyor.
Ve daha neler neler.
Yarınki bölümümüzde de, özellikle TSK’nın yakından tanıdığı profesörlerin “çözüm önerileri” yer alacak.
“Askerle siviller karışmalı” çağrısı öne çıkıyor.
Bunun için de lojman hayatına son verilmesini önemli bir adım olarak görülüyor.
Yazı dizimize tepkiler de gelmedi değil.
TSK düşmanlığı yaptığımızı söyleyenler bile oldu.
Üstüne basa basa şunu belirtmek istiyorum:
Habervaktim olarak, ne bir takım liberaller gibi körü körüne TSK düşmanlığı yapıyor, ne de var olan bu büyük sorunları görmezden geliyoruz.
Niyetimiz halis.
TSK tertemiz olmalı, güçlü olmalı.
Gücünü halktan almalı.
Halkın değerlerinden, inancından almalı.
Yanlış, eksik öğretiler ve yönlendirmelerle halkını potansiyel suçlu olarak görmemeli.
Halka, halkın iradesine saygılı olunması gerektiğini öğrenmeli.
Daha büyük Türkiye için, daha güçlü Türkiye için, özlemimiz bu.
Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşçakalın.