Fatih Akkaya

Fatih Akkaya

Başbuğ’a Kulak Verelim

Başbuğ’a Kulak Verelim

Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ, çöken “Ergenekon” davasının temyiz incelemesinin ikinci duruşmasında Yargıtay 16. Dairesi’nde ifade verdi. 

Ergenekon sürecini baştan sona özetleyip, birbirinden ilginç bilgiler aktardı.

En önemlisi de gelinen noktada komplo olduğu geniş kesimlerce kabul edilen Ergenekon’la TSK’ya büyük bir oyun oynandığını, bu oyunla kimlerin neyi hedeflediğini anlattı.

Başbuğ’a göre, “TSK’ya yönelik Ergenekon kumpasının asli faili Gülen Cemaati; dış destekçisi ABD, iç destekçisi ise AK Parti iktidarıdır.”

Aynen şu ifadeleri kullandı Başbuğ:

“TSK’ya karşı oynanan oyunun arkasında kimler vardır? George W. Bush yönetimi, TSK’ya karşı oynanan oyunu desteklemiştir. Siyasi iktidar ‘Ne istediler de vermedik’ ve ‘aldatıldık’ ifadeleri ile cemaate gerekli desteği verdiklerini, zaten kendi sözleriyle açıkça belirtmiştir. Cemaat ise işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir. Bu cinayeti yargı ve emniyet içine yerleştirdikleri kadroları vasıtasıyla işlemiştir.”

Bugün yaşanılanlar; ifşa olmuş ilişkiler, bilgiler, belgeler Başbuğ’u tespitlerinde haklı çıkarıyor. 

Birincil göstergesi, “Bu oyuna biz de alet olduk”a varıncaya kadar, artık AK Parti’nin de benzer şeyler söylüyor olması.

Malum TSK’ya, mensuplarına, destekçilerine peş peşe operasyonlar düzenlenirken Ergenekon’un “savcılığına” soyunularak, sürece şiddetle sahip çıkılıyor; biz kısık sesle de olsa “bu kadarı da fazla” dediğimizde hakkımızda linç fetvaları veriliyordu. 

Bugün paralel yapıyla mücadele ediyormuş gibi yapan AK Parti’ye yakın goygoycu medyada her gün Ergenekon şeytanlaştırılıyor, “Çocuğu cemaate verdim” gibi vıcık vıcık yalakalık akan, hokkabazlık kokan yazılar kaleme alınarak, Cemaat’in medya, yargı ve emniyet imamlarının gözüne girilmeye, “haber servisi havuzuna” dahil olunmaya çalışılıyordu. 

Bu goygoycu medya temsilcilerinin o dönem örneğin bir Ekrem Dumanlı’ya ne yalakalıklar yaptığına bizzat şahitlik etmiş biri olarak yazıyorum bunları.

Şimdi ise “Cemaat TSK’ya kum-pas kurdu”, “Cemaat bizi aldattı” denilerek, Ergenekon sanıkları beraat ettirilirken, Gülencilere karşı büyük bir mücadele başlatılmış durumda. 

Cemaat’in ABD ve ABD’nin istihbarat örgütleri ile ilişkisi de artık iyice açığa çıkmış bulunuyor. 

Dolayısıyla gelinen noktayı, itiraflarında samimi olduğunu düşünmek istediğim AK Parti açısından “geç de olsa doğru yolun bulunması” olarak yorumlamak mümkün.

Goygoycu medyanın ise, bu dönüşümde kesinlikle samimi olmadıklarını biliyorum. Çünkü onların tek derdi esen rüzgara göre konuşlanıp, kazançlarına kazanç katmaktır. Bugün rüzgar AK Parti aleyhine esse, anında döner paralele, PKK’ya goygoya başlarlar. 

En başarılı oldukları meslek; satıcılıktır. Tacirlikte kimse ellerine su dökemez.

***

Her neyse, Ergenekon geldi geçti.

Başbuğ’un ifadesinde daha önemli bir bölüm var.

AK Parti bir kez daha “aldanmamak” için, şimdiden kulak vermeli, derim. 

Başbuğ, Ergenekon kumpasıyla Çözüm Süreci’nin de zemininin hazırlandığını söylüyor. 

ABD ve PKK elebaşlarının Türkiye’ye “siyasi çözüm”ü dayatırken, TSK’yı engel olarak gördüğünü, bu nedenle TSK’nın halkın gözünde itibarsızlaştırılmak istendiğini anlatıyor.

(Anlayacağınız Çözüm Süreci’nin mimarı ABD. Hafızalar zorlanınca, AK Parti ile araları iyi iken Çözüm Süreci’ni ilk gündeme getirenlerin de malum cemaatçiler olduğu hatırlanacaktır.)

Başbuğ’un açıklamaları şöyle: 

“Türkiye, 1984 yılından beri PKK terör örgütü ile mücadele etmektedir.

TSK yürütülen bu mücadeleyi şu stratejiye dayandırdı:

Terörle mücadele devlete ait bir görevdir. Bu mücadele devlet tarafından topyekun şekilde, milli gücün bütün unsurları kullanılarak, koordineli ve etkin şekilde yürütülmelidir. Başta ABD olmak üzere uluslararası güç özellikle Irak’taki gelişmeleri de dikkate alarak, Türkiye’ye PKK terör örgütünün etkisizleştirilmesi için ‘siyasi çözüm’ün uygun olacağını ifade ediyorlar. TSK ise yaşanılan sorunu hiçbir zaman ‘siyasi sorun’ olarak görmedi. Sorun, ‘terör sorunu’ idi. ‘Siyasi Çözüm’ün önündeki temel engel, elbette TSK idi. O zaman, TSK halkının gözünde itibarsızlaştırılmalı ve sesi kesilmeliydi.”

Peki “siyasi çözüm” ile istenilenler nedir?

Başbuğ’a kulak verelim:

“PKK, ulus devlete karşıdır. PKK’nın Türkiye’den istediklerinin başında; yapılacak bir anayasal reform ile ‘Kürt kimliği’nin anayasal olarak tanınması gelmektedir. Basit gibi görülen isteğin altında, esasen Türkiye’nin “iki milletli” bir devlete dönüştürülmesi yatmaktadır. Yani, ayrılıkçı Kürtlerin ayrı bir millet olma iddiasıdır, asıl gerçekleştirilmek istenilen. Biliniz ki, ayrı bir millet olma iddiasını, ayrı bir siyasal egemenliğe sahip olma iddiası takip eder. Başımızı kuma gömmeyelim, bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı büyük sorunun arkasında; temelde iki ayrı millet olma iddiası ve davası yatmaktadır.”

Yerimiz doldu.

AK Parti’ye serzenişte bulunarak noktalıyoruz yazımızı: 

“Siz hâlâ anlamadınız mı, siyasi çözüm mözüm hikaye, bölücülük şahane? Vazgeçin artık şu çözüm süreci sevdasından.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatih Akkaya Arşivi