Aynı ringde yirmi boksör!
Arap dünyasının şu gün en önemli sorunu, sömürge geçmişleri ile ulus devletlerin dış politika tercihleri arasındaki çelişkiler ve çatışmalarla birlikte, coğrafi, tarihi arka planla çok da uyuşmayan, hep meşruiyet krizi içindeki yönetimlerin işbaşında olmasıdır. Bu gerçeğe rağmen, Arap dünyasının ana damarına ve halklarının arzularına taban tabana zıt yönetimleri, çelişkilerle dolu, meşruiyetleri hayli tartışmalı yapılarıyla ‘birlik’ rüyaları görmekteler. Bu haliyle ‘Arap Birliği’ maaleesef sadece kağıt üzerindeki bir ‘birlik’ olarak varlığını sürdürme gayretindedir. Bu projenin başarısızlığının en büyük sebebi ‘birlik’ idealini ortaya atan ülkelerin bunun için gerekli ortak paydayı kendileri belirlemek istemeleri, kendi stratejilerini birlik idealinin merkezinde görmeleri ve İslam medeniyetinin bu birlik idealinde ‘gerçekte’ dışta tutulmasıdır. Bu durumuyla Arap Birliği hem anakroniktir hem de fıtrî değildir; başarılı olması, halkların refahı, yönetimlerin meşru olması ve ortak değerlerde tesis edilecek bir mutabakatla mümkündür.
Bugünkü manzara şu: Arap Birliği’nin haftasonunda Şam’da yapacağı yıllık olağan toplantısına, Arap liderleri arasındaki derin ayrılık damgasını vuruyor. Arap ülkelerinin zayıf temsilleriyle gerçekleştirilen toplantıya evsahipliği yapan Suriye’nin Lübnan’ın içişlerine karıştığını ileri süren bazı ülkeler, toplantıya alt düzeyde katılacağını ilan etti bile.
Lübnan zirveye katılmayacağını açıklarken, ürdün, Yemen, Mısır, Irak ve Suudi Arabistan gibi Arap Birliği’nin önemli ülkeleri toplantıya alt düzey heyetle katılacaklarını bildirdiler. Umman ve Bahreyn de zirveye katılmayacaklarını belirtti. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Aboul Gheit, Mısır Devlet Başkanı’nı temsil edecek ismin Hukuk İşleri ve Temsil Konseyleri Bakanı Müfid Şehab olacağını açıkladı. Mısır’ın bu tepkisinin altında yatan neden olarak ise Lübnan’daki siyasi kriz gösteriliyor.
Suriye’ye Arap dünyasından ilk tepki, zirveye yalnızca Arap Birliği temsilcisiyle katılacağını açıklayan Suudi Arabistan’dan gelmişti. Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim’e göreyse Mısır’ın tepkisinin arkasında Suudi Arabistan var. ABD’nin zirveyi sabote etmeye çalıştığını belirten el-Muallim, Lübnan’ın zirveye katılmama kararı almasının nedeni olarak ABD’yi gösterdi.
Arap dünyasının Amerikan yanlısı ülkeleri, Suriye’yi Lübnan’da Kasım ayından beri boş olan başkanlık koltuğunun doldurulamamasının nedeni olarak gösteriyor. Ayrıca tek sorun bu da değil: Suriye’nin İran’la olan yakın ilişkileri ve Hamas’a verdiği açık destek, rahatsızlık yaratan diğer konular.
Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim ise Arap ülkelerinden aralarındaki farklılıkları Arap Birliği zirvesinde gidermelerini istiyor. Muallim, dün yaptığı açıklamada, zirveye katılacak Arap ülkelerine, samimi görüşmelerle aralarındaki farklılıkları gidermeleri çağrısında bulundu.
Ahmet Davutoğlu, Arap dünyasındaki karşılıklı dış politika oluşumunu, bir ring içinde karşı tarafı tamamen yıkıcı yumruk atmadan, faullu darbelerle birbirini ringden düşürmeye çalışan yirmi boksörün mücadelesine benzetir. Şimdi düşünelim, bu yirmi boksörün birliği ne şekilde gerçekleşir ve ne kadar inandırıcı olur?
öyle hassas dengelerle bu aktörler bir arada tutulur ki, sesi biraz fazla çıkan, yumruğunun şiddetini biraz artıran diskalifiye edilir. Hegamonik güçler, Arap ülkelerini birbiriyle didişen, mizansen havasında dost olan ama küresel menfaat şebekelerine gölge etmeyecek şekilde dizayn etmişlerdir. Onlara bu dizayn imkânını sağlayan ise İslam dünyasının hâli pürmelalilidir.
Geçen ay Lübnan’da ürdünlü bir âlimin dediği şu cümle kulağa küpe olsun: “Ne vakit Araplarla Türklerin arasını açtılar, İslam âlemi perişan oldu. Güneşin altında yeniden eski günleri yaşamak istiyorsak, yine bu iki milletin birlikte hareket etmesini sağlamamız gerek.”
ümit ediyoruz, Arap Birliği, haftasonu Şam’daki toplantıda kalıcı, ezber bozan, İslam âleminin hayrına olacak adımlar atar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.