NATO ve Türkiye
Soğuk Savaş yıllarında, NATO, Kuzey Atlantik ülkeleri tarafından, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (Rusya) karşısında bir savunma paktı olarak kurulmuştu. Paktı ABD kurdurmuştu ama, (hatırladığım kadarı ile) kurucular arasında ABD yoktu.
Sovyetler de buna karşılık VARŞOVA Paktı’nı kurdu. Amerika o zamanlar süper devlet değildi. Karşısında Sovyetler vardı. Uzay yarışında, Sovyetler ABD’yi sollamıştı. Hiç unutmuyorum, 1968 yılında Ruslar havaya bir uzay aracı fırlatmışlardı. Bütün insanlık merak ve heyecan içindeydi. Acaba insanoğlu Ay’a çıkabilecek miydi? Türkiye’de televizyon yayını yeni başlamıştı. Siyah beyaz ekranda uzay aracı izleniyordu. O zaman televizyon bulunan evlere konu komşu toplanırdı.
Sayın Halit Kıvanç’ın buluşu ile onlara telesafir derlerdi. Sabaha karşı ben uyuyakalmıştım. Birden bir çığlık koptu, uyandım. Uzaya gidecek olanlar Amerikalı ise onlara astronot derlerdi. Rusların uzay adamlarına da kozmonot denirdi. Uyandığım zaman Kozmonot Yuri Gagarin, Ay yüzeyinde dolaşıyordu. Bir süre sonra yeryüzüne indi.
Kendisini karşılayan bir medya ordusuna ilk beyanatı şu oldu: “Uzayda Tanrı diye bir varlığa rastlamadım.” Bu bizi çok fazla ilgilendirmiyordu. Allah’ın (cc) 99 Esma-i Hüsnası arasında Tanrı diye bir kelime yoktu. Ayrıca, hemen hemen bütün tarikatlarda söylenen bir ilahî vardı. Onun bir mısraında Hz. Peygamber için “18 bin âlemin bir Mustafası” deniyordu.
Ruslar bizim tarihî düşmanımızdı. Amerikalıların doğru yanlış bir inançları vardı. O günün şartlarında onlar bize daha yakın görünüyordu. Ne zaman ki, İslâm âleminin Beyaz Şeytan dediği ABD’nin oyunları ile Sovyetler çöktü, insanlık ABD’nin gerçek yüzünü gördü. Rakipsiz kalınca süper devlet oldu. önce Afganlıların kahramanlıkları ile Afganistan’dan Rusları kovdurdu. Sonra bir şekilde, orada kendi hâkimiyetini kurdu. Afganistan’daki meşru Taliban iktidarını yine Afganlı vatan hainlerine yıktırdı. Sonra da silah zoru ile Karzaî adında bir kuklasını Afganistan’ın başına oturttu. Irak’ta yaptığı zulüm ve rezillikleri orada yapamadı. çünkü Afganistan’da NATO vardı. NATO kuvvetleri arasında, bizim askerlerimiz de vardı. Bizim askerimiz, Birleşmiş Milletler’e ait Barış Gücü ile dünyanın neresine gittiyse, halklar onları bağrına basıyordu. çünkü bizim askerimiz, nâmuslu, dürüst, yiğit, insaflı, merhametli, adaletli askerdi. Her gittiği yerde insanlığın takdirini ve hayranlığını kazanıyordu. Bizi “Afganlılar, size güvenir, size büyük saygı ve sevgi duyuyorlar. Orada dünya barışına büyük katkınız olur” diye kandırdılar.
NATO, Birleşmiş Milletler (BM) gibi bir barış gücü değildi. Muharip ve ABD’nin emir ve komutasında uluslararası vurucu bir kuvvetti. ABD’nin gözünü kan bürümüş savaş yanlısı Başkan Yardımcısı (adını söylendiği gibi yazıyorum) Dik çeyni adındaki bir Haçlı, bu günlerde Ortadoğu’da bir tur attı. Demokrasi götürdükleri Irak’ta bir zamanlar Müslüman kadınlar, “N’olur bizi öldürün. Karnımızda Haçlıların piçlerini taşıyoruz” diye feryat ediyorlardı. Aralarında niceleri intihar etti.
Amerikan köpekleri bugün Irak’ta daha büyük zulümler yapıyorlar. En mukaddes ve mübarek türbeleri, camileri, minareleri, insanlığın müşterek malı olan tarihî eserleri bombalarla havaya uçuruyorlar. Kalem gibi minareleri makineli tüfek yaylımına tutuyorlar. Bin yıllık minareler devrilirken, keplerini havaya fırlatarak kahkahalar atıyorlar. Şimdi ABD Başkan Yardımcısı gelmiş, her ülkede, hemcinsleri gibi çengileyerek dolaşıyor. Afganistan’a ek asker göndermemizi istiyor. Sağ olsun, Başbakanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan, hiç eğip bükmeden “Afganistan’a asker yok” dedi.
Genelkurmay Başkanımız Sayın Yaşar Büyükanıt da sayın Başbakan’ı teyit etti. İşte millî dayanışma böyle olur. Biz böyle oldukça, bizi bölmek kimsenin haddine değildir. Sevgi, saygı, tebrik ve dualarımızla...