Ah şu yasakçılar!
Her fırsatta ifade etmeye çalıyor ve ‘yasakçılar’a hatırlatıyoruz ki, kanunsuz olarak uygulanan “başörtüsü sayağı” Türkiye’nin önünü tıkıyor, ufkunu karartıyor. Türkiye ve dünyanın geldiği bu noktada, “başörtüsü yasağı” uygulamak hiçbir şekilde izah edilemez, taraftar bulamaz. Bu yasak, her platformda Türkiye’yi ‘idare edenler’in önüne gelir, dünya hesap sorar ve soruyor da.
Bunları hatırlattıkça, Türkiye ve dünya gerçeklerinden habersiz olan ‘yasakçılar’ bazen gözlerini, bazen de kulaklarını tıkayarak inkâra sapıyorlar. Utanmadan ve de sıkılmadan “Türkiye’de ayrımcılık yok, hiç kimse kıyafetinden dolayı engellenmiyor” demeyi de sürdürüyorlar. İyi de bu ‘yalan’a kim inanır?
Elbette yürürlükteki kanunlarda “başörtüsü yasağı” yok, ama keyfî bir uygulama neticesinde başörtülüler üniversitelere gidemiyor. Hem de yıllardan beri! Haliyle bu durum dünyanın da dikkatinden kaçmıyor ve uluslar arası toplantılarda bu konu gündeme geliyor. Nitekim, aynı konu Birleşmiş Milletler’de de gündeme gelmiş.
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında yapılan bir toplantıda Türkiye’yi temsil eden ‘heyet’e (bilmânâ) sorulmuş: Kadınlara ayrımcılık var mı? Başörtülülere yasak uygulanıyor mu?
Kadın ve Aile’den Sorumlu Devlet Bakanından önce heyette bulunan bir ‘bürokrat’ yalanı patlatmış: “Türkiye demokratik bir ülkedir, böyle bir kısıtlama yok.”
Şimdi bu apaçık ‘yalan’a ne denir? Apaçık uygulanan bir yasağı ‘yok’ saymak ve dünyayı buna inandırmak mümkün mü? Tabiî mümkün olmamış ve Kadın ve Aile’den Sorumlu Devlet Bakanı, “Türkiye’de böyle bir yasağın kanunen bulunmadığını; ancak uygulamalarda böyle bir sıkıntının yaşandığını” itiraf etmiş. (Cihan, 21 Temmuz 2010)
Yasağın varlığı itiraf edilmiş olması yeter mi? Yetmez. Dünyanın gözünün içine baka baka ‘yalan’ bilgi veren ve Bakanı da zor durumda bırakan bürokrata hesap sorulması gerekmez mi? “Başörtüsü yasağına karşı olduğunu” her fırsatta ifade eden ve yıllardan beri tek başına iktidar olan bir hükûmette böyle bir bürokrat nasıl görev almaya devam edebilir?
“Eder, ne var bunda?” diyen varsa, Türkiye’de işlerin düzelmeyeceğini de itiraf etmiş olur. İşte yasakçılar böyledir: Hem kanunsuz olarak keyfî yasak uygularlar, hem de uyguladıkları bu yasağa sahip çıkamazlar. Madem yasak uyguluyorsunuz, bu yasağı gönül huzuruyla niçin savunamıyorsunuz? Savunamazsınız, çünkü böyle bir durumda bütün dünyadan kopmuş olursunuz.
Kanunsuz olarak başörtüsü yasağı uygulayanlara tekraren hatırlatmak isteriz ki, bu uygulama ile ‘muâsır medeniyet seviyesi’ne çıkmanız mümkün değildir. Bu kanunsuz yasak devam ettiği müddetçe, size ve avanelerinize “hür dünya”da rahat yok. Her fırsatta bu yasak masaya gelecek ve bütün dünya size kapılarını kapayacak.
En nihayet bu yasak sona ermeye mecbur ve mahkûm olduğuna göre, niçin bu inadınızdan vaz geçmezsiniz? Unutmamak lâzım ki, yanlıştan dönmek fazilettir. Bunu yaparak dünyanın size gülmesine son verebilir, kendinizi ve Türkiye’yi de huzura kavuşturabilirsiniz.
Bırakın yalanlarla milleti ve dünyayı oyalamayı da, gerçeği görün: Sular tersine akamaz, başörtüsü yasağı da devam edemez, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.