Kime ne?
Bizimkine demokrasi falan denmez ama en azından ‘çok partili hayat’tır. Fena sayılmaz.
Yeter ki “seçimde nereye oy vereceksin, referandumda evet misin, hayır mısın” gibi ayıplı sorular olmasın.
Dileyen, Taksim Meydanı’na çıkıp ihsas-ı rey’de bulunabilir ama durup dururken “nereye oy vereceksin?” diye kim kime sorabilir?
Ne büyük bir ayıptır bu.
*
Anayasalar mutluluk hapı değildir. Niçin mucize beklersiniz?
Anayasalar, iş ve işçi bulma kurumu da değildir.
İstihdam yaratamaz.
Sağlık ve Eğitim ocağı hiç değildir. Ekonomi Reçetesi zaten yoktur.
Onun için 13 Eylül sabahı hayatımızda ne değişecek diye sormayın.
Anayasalar size sadece insan olduğunuzu hissettirir.
Ötesi sizin bileceğiniz şey...
Ve bence kötü anayasa yoktur.
En kötüsü bile kuralsızlıktan iyidir.
*
Toplumsal mukavele diyorlar ama sonra tozutup yüzde yüz mutabakat arıyorlar.
Nerede o bolluk?
Hangi anayasa bütün partilerin uzlaşmasıyla sağlanmış ki?
Hangi anayasa bütün milletin onayından geçmiş ki?
Mecliste aranılan nitelikli çoğunluk bellidir. 330-367 sınırı kitapta gayet açık yazılmıştır. Eh, Halk Oylaması’ndaki yeter sayısı da zaten evrenseldir: Yüzde 50 + 1...
O kadar.
Gerisi lâf.
*
Bizimkine demokrasi denmez ama en azından çok partili hayat’tır. fena sayılmaz.
Hele arasıra böyle referandumlar, belki hayatımıza renk bile katar. Bakınız, Kapalı Çarşı’nın pazarları açık olup olmaması için esnaf arasında referandum yapılacak.
Sonuca kim itiraz edebilir?
Çoğunluğun tahakkümü deyip dudak bükemezsin.
“Ne oy vereceksin?” diye de hiçbir esnafa soramazsın.
Cevabı hazırdır:
- Sana ne?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.