Ne mümkünse...
On dakika görüştüler.
O bile insanları mutlu etti. Aynı zamanda da şaşırttı.
Bir arkadaş soruyor:
- Hayrola, bu CHP niçin bu kadar uysallaştı?
Ama bir başka arkadaş da soruyor:
- Hayrola, bu Başbakan niçin bu kadar yumuşadı?
Yani, herkes o kadar memnun ki, inanmakta zorlanıyor.
*
Ben de diyorum ki:
- Milleti hayal kırıklığına uğratacaksanız Allahaşkına hiç görüşmeyin. Ya da oturup hemen bitirin şu işi.
Ne diyecek Kılıçdaroğlu?
Mesela “Dokunulmazlıklar kalkmazsa ben yokum.”
Sakın ha üstad.
Ne diyecek Başbakan?
Mesela... “Baraj inecekse ben yokum.”
Sakın ha.
Anlaşabileceğiniz ne kadar madde varsa anlaşın, anlaşamadıklarınızı ayrı bir pakete koyarsınız. Tek bir madde için insan, bütün bir reformu elininin tersiyle iter mi?
*
Neye benzer?
Anadilde eğitim için Kürt tarafının bastırmasına benzer.
Devlet diyor ki:
- Resmi Dil Türkçe’dir.
Vay, sen misin diyen?
Madem Resmi Dil Türkçe’dir diyorsun, öyleyse ben de adam öldürmeye devam edeceğim... mi diyecek PKK... Hemen silaha mı sarılacak?
Bu mudur cevap?
Bu mudur mantık?
Akıl bu mudur?
Yahu Öcalan... Alabildiklerini al, alamadıklarını başka çuvala koy, haydi uzatma.
İşte bu yüzdendir ki, anayasa meselesinde liderlere tavsiyem:
- Koparın, koparabildiğinizi.
Sonra?
Sonrasına bakarsınız birader.
*
Dost-düşman herkes öğrendi ki:
- CHP olmadan türban sorunu çözülmez.
Çözülse de tadı tuzu olmaz.
Kemal Beyciğim, şimdi sen, bu fiyakayı niçin feda edeceksin? Sırf dokunulmazlıklar için.
Sakın ha.
Bekçi dövmeyi bırak, yiyebildiğin kadar üzüm ye.
Yetmezse yandaki bağa geç.
O üzümleri de ye. Yine yetmezse öbürüne geç. Onları da ye...
Yine mi yetmedi?
Seneyi bekle kardeşim.
Bereketli topraklarda üzüm biter mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.