Tek parti zihniyetinin köprü düşmanlığı
Unkapanı Köprüsüyle Beyoğlu, Galata ile Beşiktaş ve Sarıyer tarafına geçmenin mümkün olduğu, arabalı vapurların Harem-Üsküdar arasında, Şirketi Hayriye’den kalma bol kara dumanlı vapurların da Karaköy’den Kadıköy’e, Beşiktaş ve Eminönü’nden Üsküdar’a işlediği bir hayat.
İstanbul buydu.
Bu İstanbul’da Haliç Köprüsü, Mecidiye, Aksaray gibi üst geçitler yoktu.
Boğaz Köprüsü yapılmasa Haliç Köprüsü de olmayacaktı.
‘70’lerde Eminönü’nden Harem’e veya Anadolu’dan Avrupa yakasına geçecek kamyonlar , Eminönü iskelesinden Yenikapı’ya kadar kuyruk olurdu. Karşıda da durum aynıydı. Çilekeş şoförler, akşamdan itibaren bekler, yaz aylarında mallar bozulur, meyveler çöpe dökülürdü. Şehir hatları vapurları ise en yakın mesafeye beklemeler hariç yarım saatte, Adalar’a 1.5 saatte giderdi.
Bu hayata alışmış insanların, Boğaziçi’ne köprü fikrini anlamaları imkansızdı. Tek parti zihniyeti ucuz popülist söylemler çıkmazındaydı. Onlar için dünya markamız İstanbul’a bu ulaşım yeterdi.
Onun için mikrofonları paralarcasına Boğaz Köprüsüne hayır! diyorlardı. Şimdi Türkiye’nin önünü kısmen açacak Anayasa değişikliğine hayır! dedikleri gibi. Bir de gerekçeleri vardı. Köprü, Boğaza yapılacağına Zap Suyuna yapılsın diye. Elbette şarkın yüz karası salaş tahta köprüleri ateşe atılmalıydı. Ama oranın ihtiyacı İstanbul’u ihmal hakkı vermezdi. En fazla 5 bin kişinin yaşadığı bir belde 2 milyon nüfusa tercih edilemezdi.
En fazla bağıranlardan biri de Karaoğlan lakaplı Bülent Ecevit’ti.
Birinci Boğaz Köprüsü, AP iktidarınındı.
İlahi cezaya bakınız ki köprünün açılışını yapmak Başbakan Bülent Ecevit’e nasip oldu. Demirel, 12 Mart Muhtırası üzerine şapkasını alıp gitmişti. Karaoğlan, düşman olduğu eserin kurdelesini kesme manevi azabını yaşadı. O ve aleyhtar bütün CHP’liler. Şu gün yaşı 60’ın üzerindeki hemen bütün sol kalemler o köprü aleyhine çarşaf çarşaf makale kaleme almıştır.
4 yıl kadar evveldi.
Antalya’nın daha sonra Antalyalı tarafından değeri bilinmemiş belediye başkanı Menderes Türel’in bir öğle yemeğinde misafiriydik. Mekan Feriye Lokantası. Mehmet Ali Birand solumda oturuyordu, karşımda Fehmi Koru, Nazlı Ilıcak ve daha bir iki isim vardı. Boğaz Köprüsü, kısmen görünüyordu. Konu başkaydı, hararetle konuşuluyordu. Ben başka bir şey dedim. Dedim ki:
-Merak ediyorum, vaktiyle şu köprünün yapılmasına karşı çıkanlar şimdi üzerinden geçerken ne düşünüyorlar?
Birand koluma vurdu:
-O eşekliği ben yaptım dedi. Ama daha büyüğü var. Bir insan, bir insan asılsın diye yürüyüş yapar mı? Menderes asılsın diye yürüyenlerin en önünde ben vardım!
Merakla dinlerken M.A. Birand ilave etti, fakat Demokrat Parti Belgeselini de ben bu sözlerle bitirdim.
Şimdi, adı geçen bu yazar, o ağır tecrübeden olsa gerek referanduma evet diyeceğini ilan etti.
Köprü yapılmasın diye küfredenler.
Menderes asılsın diye yürüyenler.
Sonraki yıllarda böylesi acı itiraflarda bulundular.
Yarın ıslah edilmiş Anayasanın açtığı özgürlük kapısından geçip insanlık nimetlerine kavuşanlar acaba bugünleri için ne diyeceklerdir?
Biz, referandumun ezici çoğunlukla geçeceğine inanıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.