Serdar Arseven

Serdar Arseven

Ramazan’a dikkat!..

Ramazan’a dikkat!..

Referandum sürecinde başımıza “daha” neler gelebileceğini, bir yerlerde ne gibi tezgahlar kurulduğunu keşif için kendi çapımızda çalışmalar yapıyoruz...
Mesela; MİT’e uzandığımızda karşımıza bir “önemli” bilgi çıktı.
Önümüzdeki günlerde; “Karadeniz” taraflarında, bilhassa Trabzon dolaylarında birtakım “toplumsal” olaylar tezgahlandığına dair bir bilgi...
Özellikle “MHP cenahı” dikkatli olmalı...
Birtakım “emekli paşalar” MHP Genel Merkezi’ne yine gidip geliyorlarmış; içlerinden biri “Karadeniz”li...
İsim versek boş yere dava açılacak; iyisi mi bir “aman dikkat”le sınırlandıralım meseleyi...
Trabzonlular ve Rizeliler bilhassa, aman dikkat...
Rizeliler iyi “haber” alsın, her “haber”e inanmasın!..
Trabzonlular da öyle!..

Memleket için için kaynıyor...
Dolaşmakta fayda var;
Ankara Büyükşehir Genel Sekreteri Altan Raşit Civan ağabeyimiz, Merhum Babası ve Merhume Annesi’nin ruhları için tertiplediği mevlid programı için davet etmemiş olsaydı, Isparta’ya gitmeyecektik...
Ve Isparta Valisi’nin önemli mesajını vermeyecektik...
Sayın Vali Ali Haydar Öner; kısa bir süre önce birtakım “derin” çevrelerin, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde bir “çatışma” çıkması için hayli tertip yaptıklarını...
Lâkin, alınan seri ve biraz da sert önlemler sayesinde tertibin boşa çıktığını belirtti.
Yine Isparta’dan...
Tepesi “Cintonik” tarafından ele geçirilmiş olan partinin Isparta İl Başkanı Ali Koçal; “Darbeciliğe desteğin yükünü taşıyamayacağını” belirtmek suretiyle istifasını vermişti...
Koçal’ın “üvey baba” ekolünün bölgedeki “karıştırıcı” etkisinden endişe ettiğini de biliyoruz.
Isparta’da “üvey baba” ekolü hayli güç kaybetti ama birden bitmez bu ekoller...
Buradan bilhassa Süleyman Demirel Üniversitesi’ndeki “Ülkücü” kardeşlerimize “aman dikkat” çağrısında bulunmuş olalım!..
Karışmayın olaylara!..

Isparta’dayken Kastamonu’dan bir telefon geldi...
Araç bölgesinde yerleşik Kürtlerle, nüfusça hakim durumdaki Türkler arasında kışkırtıcılık yapan bir “Derneğin” faaliyetlerinden bahsediliyor...
Bu “Atatürkçü” görünümlü sözde sivil toplum örgütünün her türlü bölücü faaliyete destek verdiğini bilmeyen yok...
Araç, AK Partililerle MHP’lilerin işbirliği yaptığı ve bu sayede seçimi “sol”un elinden aldığı örnek ilçelerimizden...
Burada, eğitim imkânlarından faydalanmayan ya da faydalandırılmayan ciddi bir “Kürt” nüfusu da var.
Alkol tüketiminin maalesef bol olduğu bir ilçe.
Bir ara, geçtiğimiz dönemin CHP’li Belediye Başkanı Sayın Bahtiyar Yaşar, bize gelip bir “çatışma” çıkmasından endişe ettiğini söylemişti...
Ben, Araç’ın ağzına içki koymayan düzgün sakinlerinin, iki taraf arasında köprüler kurarak, bir “karşı karşıya gelme” durumunun ortaya çıkmamasını sağlayacaklarına inanıyorum.
Yapın bunu!..

Böyle endişelerim var...
Bilhassa “Dörtyol”da, “Kürtlere ait olduğu söylenen” dükkanlara yönelik saldırının arkasından, referanduma “hayır” söyleminin bayraktarlığını yapan partiye bulaşmış birtakım zatların çıkmış olması üzerinde iyice durulmalı.
İşte provokasyonda kullanılan araçlardan birinin partili “meclis üyelerinden” birine ait olduğunun ortaya çıkması bir yana...
Eylem öncesinde; araç sahibi partili ile “j-istihbarat” mensupları arasındaki “temas”ın tespit edilmesi son derece dikkat çekici!..
Partili bunu doğruluyor; “ istihbaratçılarla” tesadüfen karşılaşmışlar!..
Peki, araç sahibi “partili”nin “istihbarat elemanı” olduğuna dair haberleri nereye koyacağız!?
İstihbarat tarafı, araç sahibi partili istihbarat elemanının şirketine, tam da “provokasyon” arefesinde ziyarette bulunulduğunu açıklıyor!..
Bu ziyaretin zamanlaması da tesadüf!..
İçişleri Bakanı bu kadar tesadüfün bir araya gelme ihtimalini değerlendirirken; “Hiçbir şey göründüğü gibi değil” demez mi...
Orada da bir hoşluk var; hani “üç beş sarhoşun işiydi” bütün olan biten!..
İstihbarat, Bakanı işletmiş olabilir mi?..
Önce işletilen, sonra durumu kavrayan Bakan; “Hiçbir şey göründüğü gibi değil” demekte şimdi...
Benim zihnim bu cümleyi, “aslında her şey göründüğü gibi” olarak algıladı...
Görünen köye kılavuz mu lazım!..

Isparta’dan dönerken; bir haber ulaştı.
Şırnak’ı havaya uçuracak kadar bomba bulunmuş!..
Sadece Şırnak’ta değil ki tehlike; Erzincan’da da yolcu trenine bombalı saldırı, bombanın geç patlaması sayesinde hasarsız atlatıldı!..
Yolcu trenleri de hedefe girdi mi sana!..

Aman dikkat;
Huzurlu bir Ramazan istiyorsak; “hayır” cephesinin tesadüfen oluşmadığını ve “hayırcıların” tek şansının “çatışmayı tırmandırmak” olduğunu gözden uzak tutmamalıyız...
Teklifle bitireyim mi yazıyı: Ramazan için, Türklerle-Kürtleri bir araya getiren programlar düzenlesek ne iyi olur!..
Ben, böyle bir programa katılmak için söz verdim şimdiden...
“TÜRBANI BİZ ÇÖZERİZ!..”
Anadolu turumuz sırasında sıkça CHP’nin en ağır topu Kılıçdaroğlu’nun “Türban sorununu biz çözeriz” lafı önümüze getirildi.
Çözer mi sahi?..
Bahçeli ile Kılıçdaroğlu arasında; inanç, kanaat, dünya görüşü, bakış açısı, “hayırcılık” vs. noktalarda hiçbir fark olmadığına göre...
Ve bu “çözme” meselesinin nasıl olacağını Bahçeli, “iktidar” döneminde ortaya koyduğuna göre...
Çözmekten kastın; “başörtüsünü tamamen çözmek, çözdürmek” olduğu ortaya çıkar.
Şaka maka değil; CHP’nin genetik kodları, özgürlüğe geçit vermez!..
Isparta’da bir hanım anlattı; CHP teşkilatının toplantısında, “Biz bu zihniyetle mücadele ediyoruz, utanmadan bu halinizle buraya geliyorsunuz” tepkisi gelmiş.
Bir CHP’li hanıma selam verdiğinde ise “Biz örtülülerin selamını almayız” karşılığı gelmiş...
Vakit’in bayan muhabiri, bir CHP toplantısına gittiğinde, hangi gazeteden geldiğini bilmeyen yığınlar tarafından örtülü olduğu için yuhalanmıştı.
Bu da bizden bir sahne.
Kılıçdaroğlu bu meseleyi “özgürlükçü” bir bakış açısıyla çözmeyi ne istemez... İstese bile, çöze-bilemez.
Onu yapabilecek adam; “Üniversitelerde başörtüsüne özgürlük” düzenlemesini Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak iptal ettirdikleri için “özür” dileyecek kıvamda olur!..
Özür dilesin; tükürdüğüm benimdir!..
TERÖR ÖRGÜTÜNE YARDIM VE YATAKLIK!..
Haklarında Balyoz sanığı askerî personelin “himaye” edilmesi “suç”!..
Terör örgütü tehdidi altındaki vatandaşa “yardım ve yataklık”tan kan kusturan kamu, bakalım bu konuda ne yapacak?..
Saçma oldu; “Niye bir şey yapmıyor ki” demek lazımdı!..
Kanun dediğin, “Haso ile Hüso’ya” işliyor, ne yaparsın!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi