Sıtmaya razı olmak zorunda mıyız?..
AYM, CHP'nin Anayasa değişikliklerinin iptali başvurusu ile ilgili kararının gerekçelerini yayınladı.
Referandumda oylanacak ve eğer kabul edilirse kanunlaşacak değişiklik taleplerinin mahkemeye taşınması ve mahkemenin başvuruyu kabul etmesi, hatırlanacağı gibi, uzun tartışmalara sebep olmuştu.
Henüz Anayasa maddeleri haline gelmemiş bir teklif metninin, 'iptali ve yürürlüğününün durdurulması talebini' görüşmekte mahzur görmeyen AYM, şekil şartları ile ilgili incelemelerini yapmakla yetinmek yerine; yetkisi dışında olduğunu bile bile, konuyu esastan da inceleme kararı aldı ve kısmi iptal kararı vererek, bunu da, -Anayasa aksini öngörüyor olmasına rağmen- gerekçesiz olarak açıkladı...
Tam 'deveye sormuşlar, boynun neden eğri?' misali yani...
Zaten ağırlıklı olarak 'yetersiz ama evet' bakışı ile karşılanan anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak korkulduğu kadarı olmadığı için olsa gerek, nerdeyse bir tür teşekkürle karşılandı o karar...
Adeta nefeslerini tutmuş bir şekilde kararı bekleyenler, AYM'nin bir anlamda kendi sultasını da sarsacak bu değişikliklerle ilgili daha cesur davranabileceğinden korkuyorlardı çünkü...
Şöyle veya böyle, mahkemenin gerekçeleri de dört gözle bekleniyordu. Kimi hangi üyenin nasıl oy kullandığını anlamak, kimisi AYM'de yaşanan olumlu gelişmelerin izini sürmek; başka bazıları da değişik niyetlerle...
Gerekçe üzerine yapılan değerlendirmeler de çeşitli tabii.
Yeterli değil ama bu durumda daha fazlasını bekleme şansımız yok mantığı ile bakıldığında, yeni yayınlanan gerekçeler de yine 'bu kadarına da şükür' dedirtecek cinsten...
Birilerince yasama gücü yerine ikame edilmeye çalışılan AYM, karar gerekçesinin bazı yerlerinde olsun, hakimiyetin esasta kime ait olduğuna ve bunun anayasa ve kanun yapma hususunda nasıl kullanılabileceğine ilişkin makul açıklamalara yer vermiş; üyelerden bazılarının itirazlarına rağmen...
Ama söylenmesi gerek ki, AYM yine bildiğini okumuş.
Daha önce aldığı 367 kararı, 2008 yılındaki anayasa değişiklik girişimleri, v.b. durumlarda ölümü görmüş olan bizlerin, sıtmaya haydi haydi razı olacağımız düşüncesi ile olsa gerek, bu hususta kafa yoranları bir miktar olsun memnun edecek sözler etmeyi ihmal etmeden, şekli aşıp esasa müdahil oluşunu haklı çıkartacak bahaneleri de sıkıştırmış araya; mevcut Anayasa'ya, kendisini sıkı sıkıya bağlaması gereken mevzuata rağmen.
Gerekçe metni, AYM'nin, Anayasa'nın kendisini ciddi şekilde sınırlayan 148. maddesi hükümlerine yeni yorumlar getirmiş olduğunu da gösteriyor bizlere. Mahkeme, şimdiye kadar esasla ilgili yaptığı uygulamaları ve muhtemelen bundan sonra yapılabilecekleri garanti altına almak için olsa gerek, açık sınırlamaya muğlak bazı yorumlar ilave etme yolunu seçmiş.
Referandumda 'evet' çıkması halinde üye sayısı 11'den 17'ye çıkacak olan mahkemenin, değişiklikteki diğer bir düzenleme ile, iptal kararlarını ancak üçte iki çoğunlukla alabilecek olması, şüphesiz güzel bir gelişme.
Yine de, mahkemenin, bu haliyle bile sınırları aşma eğilimi gösterebileceği de hesap edilerek, hukuk diliyle 'keenlemyekün' yani 'yok sayılması' gereken kararlar alabilmesine de keşke bir sınırlama getirilebilseydi...
Okumuş çocuklar olup, hakikaten bir şeyler bildiklerine itirazımız yok. Ama toplumun çok yukarılarında bir yerlerde olduklarını farz edip, kendilerini sınırlayan kuralları da yok sayarak hareket etmelerinden gına geldi artık...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.