Üç konu
SAMİ Selçuk’un nezaketine teşekkür ediyorum; hakkında geçen gün çıkan yazım dolayısıyla telefonla teşekkür etti ve iki hususu Milliyet okurları için ‘tavzih’ etmemi istedi.
Biri, Sami Selçuk baştan beri 12 Eylül Anayasası’na ve 12 Eylül’ün yargılanmasını engelleyen Geçici 15. maddeye karşıdır. Ancak Geçici 15. maddeyi şimdi kaldırmak “hukuki sonuç doğurmaz”, yani 12 Eylül’ün yargılanmasını sağlamaz...
Selçuk’un bu görüşüne katılıyorum. Ben de daha önce yazmıştım. Zaman aşımı ve Anayasa değişikliklerinin geriye yürümemesi gibi hukuki engeller var. AKP’den de hiç kimse “12 Eylül için soruşturma açılacak” falan demiyor zaten.
Selçuk’un belirtilmesini istediği konu, HSYK’nın bugünkü yapısını savunmadığı, ama referanduma sunulan modeli daha olumsuz bulduğudur. Selçuk’a göre HSYK’nın yapısından doğan sorunları gidermek için HSYK üyelerinin iki yıllığına seçilmesi gibi başka tedbirler düşünmek lazım.
Yaş krizi
Yazımın ikinci konusu, YAŞ kararlarında, yargının bazı subaylar hakkındaki “yakalama” kararlarının etkisi... Belli ki etkili olmuş, işte hiçbiri terfi ettirilmedi.
Bu konuda asker ve sivil kanatlar arasında bir mutabakat olduğu da anlaşılıyor.
Sorun, hakkında “kovuşturma”, yani ceza davası açılmış bulunan Org. Hasan Iğsız’ın durumudur. Askeri kanat, sanıyorum biraz da tepki olarak ve bunu bir mesleki onur meselesi sayarak Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na terfiinde ısrarlı.
Dün akşam yatışıyor gözüken kriz, bugün Org. Atilla Işık’ın emekliliğini istemesiyle yeniden baş gösterdi.
Hukuka baktığımızda, Askeri Personel Kanunu’nun 65. maddesi, sadece “tutuklu” değil, hakkında “kovuşturma veya duruşma devam eden” subayların da terfi ettirilmesine engel olacak niteliktedir.
Bazı okurlarım bu noktada yargıyı eleştirecektir, bazıları da Org. Iğsız’ın terfiinde komutanların ısrarını eleştirecektir.
Herhalde askerin iç siyasete kesinlikle karışmaması, yargının da ölçülü davranması gerektiği konusunda herkes için derslerle dolu bir normalleşme sürecinin sancılarını yaşıyoruz.
Büyükanıt’ı yargılamak
Yazımın üçüncü konusu, 27 Nisan Muhtırası’ndan dolayı Org. Yaşar Büyükanıt’ın yargılanması tartışmalarıdır. AKP referandum kampanyasını taktik olarak “12 Eylül’le hesaplaşma” görüntüsüne dayandırınca, CHP de misilleme yaparak, Büyükanıt’ın yargılanmasını istiyor!
Hâlbuki Büyükanıt’ın bizzat yazdığı 27 Nisan Muhtırası, siyaseten çok yanlıştır, ama hukuken suç değildir!
Çünkü görüş açıklama niteliğinde kalmıştır. Suç olması için kanunun aradığı “teşebbüs hareketleri”nin, mesela toplantıların, planlamaların, örgütlenmelerin yapılması için Büyükanıt’ın emir verdiğine dair ortada deliller yoktur.
“Hükümeti istifaya zorlamak için eylem” yapmak, şiddete başvurmamak şartıyla, siviller için demokratik bir özgürlüktür; askerler için suçtur! 27 Nisan’da değil böyle bir zorlama eylemi, istifa talebi bile olmamıştı.
Toplumsal kültürümüz bakımından şu tespiti çok önemli buluyorum: Siyaseten veya ahlaken “çok yanlış” olan hareketler, hukuken suç olmayabilir. Sapla samanı karıştırmamak lazım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.