Suriye mi yoksa İsrail mi öldürdü?
14 Şubat 2005 yılında Beyrut'un göbeğinde bir ton patlayıcıyla onlarca araç havaya uçuruldu. Bu araçlardan birinde Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri bulunuyordu. Patlamada Hariri'nin korumaları ve eski Ekonomi Bakanı Bassel Fleihan da öldü. Suikastten çok kısa bir süre sonra, Hariri'nin cesedi daha kaldırılmamışken ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri Suriye'yi suçladı. Batı ve İsrail medyasında Hariri'nin Suriye tarafından öldürüldüğüne dair haber ve yorumlar yapıldı. ABD bu fırsatı değerlendirerek, Suriye askerlerinin Lübnan'dan çıkarılması için Esad'ı tehdit etti, diğer yandan da Suriye karşıtlarını Beyrut'ta topladı ve adına 'Sedir Devrimi' denilen gösteriler yaptırttı.
Suriye, 27 Nisan 2005'te 14 bine yakın askerinin tamamını Lübnan'dan çekti ve 'Bizim suikastle hiçbir ilgimiz yok” dese de, kimseyi inandıramadı, çünkü önceden planlanmış bu suikastin Suriye'nin üzerine atılacağı da önceden planlanmıştı. Suikastten sonra İngiliz BBC televizyonunda yayınlanan Newsnight programında konuk olan Suriye'nin Londra Büyükelçisi Sami Kiyami, Hariri'yi Suriye'nin öldürdüğüne dair imalarda bulunan sunucu Jeremy Paxman'a artık dayanamayarak şöyle demişti: “Kur'an üzerine yemin ederim ki, Suriye'nin bu suikastle hiçbir ilgisi yoktur.”
Suikasti Suriye'nin gerçekleştirdiğine inandırmak için ABD ve İsrail, 'rüzgargülü' (weathervane) lakaplı Dürzi lider Velid Canbolat'ın sözlerini delil gösterdi o dönemde. 2000 yılına kadar Suriye yanlısı olan Canbolat Batılı televizyonlara “Hariri ölmeden önce Beşar Esad ona 'Sen ve Chirac benim Lübnan'dan ayrılmamı istiyorsanız, o zaman Lübnan'ı yıkacağım' diyerek tehdit etmişti. Bu sözler onun ölüm fermanıydı” demişti. Canbolat, geçtiğimiz ay Şam'daydı ve lakabına uygun bir şekilde yeniden Suriye'ye bağlılığını bildirdi. 2006 yılında İsrail 34 gün boyunca binden fazla sivili bombalayarak öldürürken, Canbolat'ın İsrail'e Hizbullah'la ilgili bilgi verdiği de iddia edildi.
Canbolat'ın “Suriye öldürttü” dediği 1992-98 ve 2000-2004 yılları arasında Lübnan'da başbakanlık yapmış Hariri, ABD 2001 yılında 'terörist' olarak ilan edilen Hizbullah üyelerini isteyince şu cevabı vermişti: “Hizbullah İsrail işgaline karşı Lübnan'ı koruyordu. Birleşmiş Milletler'in İsrail'e karşı çıkardığı kararlar uygulanmalı.” Hariri, Bush'un “Teröre Karşı Savaşı”na da karşı çıktı ve Lübnan'ın savunması için Suriye askerlerinin kalmak zorunda olduğunu söyledi. ABD ve İsrail'e karşı bu sözleri söyleyen Hariri 14 Şubat'ta Beyrut'un göbeğinde bir ton TNT ile havaya uçuruldu ve bundan Suriye sorumlu tutuldu.Suikastten sonra Suriye askerlerini Lübnan'dan çekmek zorunda kalınca da İsrail Lübnan'ı bombardımana tuttu.
ABD, suikasti Suriye'nin gerçekleştirdiğini resmileştirmek için kurdurttuğu BM Komisyonu da ilk raporunda “Suriye'nin suikastle bağlantısı olabilir” sonucuna varmıştı. Komisyonun suikastle ilgili son raporu yakında açıklanacak ve büyük ihtimalle Suriye'yi suçlayacak. Ancak dün Hizbullah çok önemli belgeleri dünya kamuoyuyla paylaştı. Hizbullah lideri Nasrallah, “İsrail casus uçaklarının Refik Hariri"nin kullandığı güzergahlar ve öldürüldüğü bölgede uçtuğunun saptandığını" söyledi ve bunu görüntülerle de delillendirdi.
Nasrallah “Hariri'yi İsrail öldürdü” derken, bir bakıma herkesin şüphelenip de söylemeye cesaret edemediği şeyi dillendirdi. Zira, Hariri'yi Suriye'den ziyade İsrail'in öldürttüğü daha gerçekçi duruyor. Nasrallah, İsrail uçaklarıyla ilgili görüntüleri gösterirken, bir de Hariri suikastinden önce İsrail adına çalıştığından şüphenilen bir kişinin bölgede bulunduğunu da söyledi. Hariri suikastinden bu yana Lübnan'da İsrail adına casusluk yapan onlarca kişi tutuklundı. En sonuncusu da daha geçtiğimiz hafta Lübnan'ın en büyük telekom şirketi Ogera'da çalışan bir kişi oldu. Kurduğu casusluk ağıyla Lübnan'da uçan kuştan bile haberdar olan İsrail, Hariri öldürülürken herhalde casusluk faaliyetlerini durdurmamıştı.