İsrail bugünlerde Batı medyasındaki dostları aracılığıyla Türkiye aleyhine bir kampanya yürütüyor. Resmi ya da fiili yayın ilkeleri arasında “İsrail menfaatlerini koruma” maddesi bulunan Amerikan gazetelerinde Türkiye aleyhine yorumlar yapıldı.

İsrail'in Amerika'daki lejyonerleri olan Neo-Con'lar Türkiye'nin Batı'dan uzaklaşarak İran ve diğer İslam ülkeleriyle yakınlaştığını yazdı önce. Türkiye'deki İsrail yanlısı gazete ve gazeteciler dışında kimsenin kaale almadığı bu argümanlar kısa sürede gündemden kalktı. Zira, hem Amerikan yönetimi hem de Avrupa hükümetleri İsrail'in The New York Times ve The Washington Post üzerinden yürüttüğü bu kampanyayı ciddiye almadı.

Amerikan basınını üzerinden istediği sonucu alamayan İsrail bu kez Avrupa'ya döndü. Önce İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, MİT Başkanı Hakan Fidan'ı İran yanlısı olmakla suçladı ve Fidan'ın İsrail'le ilgili bazı bilgileri İran'a verebileceğini söyledi. Barak'ın Fidan'la ilgili bu sözleri İsrail'de Türkiye'ye karşı hazırlanmış karalama kampanyasının nasıl olacağına dair ip uçları içeriyordu. Nitekim, bu sözlerden kısa bir süre sonra İtalyan Corriere Della Sera gazetesi Türkiye ve İran'ın Hizbullah'a silah göndereceğini yazdı. Gazete, haberini ismi verilmeyen kaynaklara (İsrail'e) dayandırıyordu. İsrail'in kendi medyasında çıkacak böyle bir haber etkili olamazdı ve İsrail'de bu yüzden İtalyan gazetesini kullandı.

Corriere Della Sera gazetesi İsrail'e verdiği destek açısından Amerikan The Washington Post, Alman Die Welt ve Türkiye'deki Hürriyet'le benzer bir yayın politikasına sahip. Corriere Della Sera iki yıl önce de ilginç bir 'dinden çıkma' hadisesiyle gündeme gelmişti. Gazetenin eski genel yayın yönetmen yardımcısı Mısır doğumlu Magdi Allam Hıristiyanlığa geçtiğini ve Filistin topraklarının İsrail'in hakkı olduğunu söylemişti. Küçüklüğünde Katolik bir okula gitmiş olan ve daha önce Müslüman olduğunu iddia eden Allam, Hıristiyanlığa geçtikten sonra Christiano ismini aldı. Allam bugün ise İtalya'dan Avrupa Parlamentosu üyesi olarak görev yapıyor ve Avrupa'nın Yahudi-Hıristiyan kültürüne sahip olduğunu bu yüzden İslam'ın Avrupa'dan çıkarılmasını talep ediyor.

Corriere Dela Sera üzerinden Avrupalı liderlere Türkiye mesajı veren İsrail, Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak da İngiliz BBC televizyonunu kullandı. BBC'de iki gün önce yayınlanan ve Mavi Marmara saldırısının anlatıldığı belgeselde, İsrail'in saldırının başından beri dillendirdiği “İHH terörist organizasyonla bağlantılı ve Türk Hükümeti'nden izin aldı” argümanını yansıttı. BBC daha da ileri giderek, İsrail'in kendisini haklı çıkarmak için ürettiği ve sonradan yalan olduğunu itiraf ettiği bir ses kaydını gerçekmiş gibi gösterdi. Söz konusu İsrail üretimi ses kaydında Mavi Marmara gemisinden İsrailli komandolara, “11 Eylül'ü unutmayın. Auschwitz Kampına geri dönün” deniliyordu. İsrail'in bile “Bu sözleri biz kendimiz uydurduk. Yok böyle birşey” demesine rağmen BBC “Gazze'de ilaç ve gıda sıkıntısı yok” deme yüzsüzlüğünün yanısıra ses kaydını doğruymuş gibi yansıttı.

BBC, bu belgesel nedeniyle binlerce şikayet aldı önceki gün. Mavi Marmara saldırısı gerçekleştiği gün ve sonrasında da hep İsrailli yetkilileri ekranlara taşıdı ve İsrail'in propagandasına alet oldu. Üniversitelerin medya bölümlerinde “objektif kamu yayıncılığı”na örnek gösterilen BBC, dünkü belgeselle tarafsız ve doğru gazetecilik adına ne varsa ayaklar altına aldı. Eğer El Cezire gibi televizyonlar çıkmasaydı, bugün BBC hala 'objektif kamu yayıncılığı yapıyor” diye yutturulacaktı. Kimilerince İngiltere'nin 'en açık istihbarat kuruluşu” olarak da tanımlanan BBC'nin İsrail yanlısı yayınları, Başbakan David Cameron'ın Türkiye'de İsrail'i suçlayan sözlerinin bir bedeli de olabilir.

İsrail'in Batı medyası üzerinden Türkiye'ye karşı başlatmış olduğu saldırıdan bir sonuç alması imkansız. Zira, Türkiye'deki müttefikleri eskisi kadar güçlü değil. Barak'ın MİT Müşteşarı Fidan'ı 'İran yanlısı” ilan ettiği sözleri de bunu gösteriyor. Barak, “MİT artık bize çalışmıyor” diyemediği için herhalde bu sözleri kullandı.