'İsrail ajanı' medya patronu!

'İsrail ajanı' medya patronu!

İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, siyasi hayatını anlatan 'A Journey' isimli bir kitap yazdı. Blair, başbakanlığı bıraktıktan sonra verdiği konferanslar ve kendi adına kurduğu dernek ve vakıflar aracılığıyla milyarder bir işadamı oldu. ABD eski Başkanı George Bush ile birlikte Irak işgalinin mimarlarından olan Blair, gelirini orduya bağışlayacağını söylese de, 'A Journey' ile birlikte var olan servetine servet kattı. Zira, kitap şu anda İngiltere'de en çok satılanlar listesinde birinci sırada yer alıyor.

Üç dönem seçim kazanan Blair, İngiliz siyasetinin en tartışmalı ve en çok konuşulan isimlerinden biri olmayı sürdürüyor. Aktif siyaseti bırakmasına rağmen hala en çok nefret edilen ve en çok sevilen politikacıların başında geliyor İngiltere'de. Nerede ne konuşacağını nasıl davranacağını bilebilecek kadar kıvrak bir zekaya sahip. Bu yüzden kendisine 'Teflon Tony' deniliyor. Çünkü üzerine hiç birşey yapışmıyor. Blair, Waterstone yayınevinin organizasyonunda İrlanda'nın başkenti Dublin'de kitabını imzaladığı sırada İrlandalı savaş karşıtlarınca yumurtalı saldırıya uğradı ve aynı saldırının Londra'da da gerçekleşeceği korkusuyla buradaki imza organizasyonunu iptal etti.

ABD, Rusya, AB ve BM dörtlüsünün ücretsiz Ortadoğu Özel Temsilciliği görevini de yürütüyor Blair. Bu yüzden sık sık İsrail'e gidiyor. Kitabı yayınlanır yayınlanmaz da gazete ve televizyonlarda yeniden boy gösterdi. Yüzbinlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve bir ülkenin uzun yıllar sürecek bir kaos düzenine girmesine sebep olan Blair, Irak işgali konusundaki kararının hala doğru olduğunda da ısrar ediyor. Hiç değilse kitabında özür dileyeceğini düşünenleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratan Blair, konuk olduğu BBC televizyonunda Irak işgali nedeniyle bırakın özür dilemeyi gerekirse nükleer programı nedeniyle İran'a bile saldırılması gerektiğini söyleyecek kadar gözünü karartmış. İngiliz medyasında “İyi ki hala Başbakan değil, yoksa bir savaşa daha sürerdi bizi” diyorlar onun için. The Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, bu sözlerinden dolayı Blair'i İsrail'in aşırılık yanlısı Dışişleri Bakanı Avigdor Libearman'a benzetti, “Blair, Libearman gibi konuştu. O ve patronu (Libearman) Ahmedinejad'ın Hitler'den daha kötü olduğunu düşünüyor” sözleriyle...

İşçi Partili olduğu için savaşı en son çare olarak düşüneceğini düşünenleri yanılttı Blair Irak işgaliyle. Liberal ve bazı Muhafazakar partililerin bile karşı çıktığı Irak'ın işgalini gözü kapalı gerçekleştirdi ABD eski Başkanı Bush ile birlikte. İşgal öncesinde kamuoyunun desteğini alabilmek için Irak'ın elinde İngiltere'yi vurabilecek nükleer silahlar olduğundan, Saddam'ın El Kaide'yi desteklediğine kadar bir dizi yalanı 'istihbarat belgesi' diye yutturdu.

İsrail'in güvenliği için bugün İran'ın bile bombalanmasını isteyen Blair'i o dönemde kamuoyu önünde parlatan isim ise hiç kuşkusuz Alaistar Campell'dı. Campell, İşçi Partisi'nin Blair'den önceki liderlerinden Neil Kinnock'un danışmanı olarak görev yapmıştı ve Kinnock'a, birlikte tatile çıkacak kadar yakın bir isimdi. Campell, Kinnock'tan sonra da Blair ile 1994'ten 2003 kadar birlikte çalıştı. Irak işgali nedeniyle hakkındaki iddialar yüzünden istifa etse de Campell, Blair'le olan ilişkisini hiç kesmedi ve hatta Blair'in kitabının hazırlanmasında da yardımcı olduğu söyleniyor.

Birbirlerine karşı büyük bir sadakat besledikleri söylenen Blair ve Campell ikilisinin ortak bir özelliği de İsrail'e olan yakınlıkları. Hatta Blair'i İsrail'e pazarlayan ve İsrail'e sadakat beslettiren kişinin Campell olduğu söyleniyor. Campell'ın İsrail'e olan yakınlığı ise 1991 yılında Kanarya adalarındaki yatından 'denize düşerek boğulan' medya patronu Robert Maxwell. O dönemde The Daily Mirror'ın Siyasi Editörü olan Campell Maxwell'e o kadar sadıktı ki, Maxwell boğulduğunda, dalga geçen The Guardian Gazetesi'nden Michael White'ı yumruklamıştı.

Maxwell'in ilginç bir hayat hikayesi var. 1923 yılında Çekoslovakya'da Yahudi bir ailede Jan Ludvik Hoch ismiyle dünyaya gelen Maxwell, Nazilerin saldırısından kaçarak İngiliz ordusuna katıldı ve Nazilere karşı savaştı. Kendisine Robert Maxwell ismi de o dönemde İngiliz istihbaratı tarafından verildi.

1964'te İşçi Partisi'nden milletvekili olan Maxwell yayıncılık işine girdi ve İşçi Partisi'ne destek veren ülkenin o dönemdeki en büyük tabloid gazetesi The Daily Mirror gazetesini satın aldı. Kısa sürede büyük bir medya patronu olan Maxwell 1991 yılında Kanarya Adaları'nda tatil yaparken kendisine ait yattan denize düştüğü ve boğularak öldüğü söylendi. Cesedi Atlantik Okyanusu'nda bulundu. Resmi kayıtlara 'kazayla boğuldu' diye geçen Maxwell'in ölümü için 'intihar' ve 'cinayet' diyenler de var.

Maxwell'in ölümünü esrarengiz kılan şey ise, ölümünden kısa bir süre önce hakkında çıkan söylentiler...Ari Ben-Menashe isimli bir MOSSAD ajanı İngiltere ve Amerika'daki gazetelere Maxwell ve o dönemde sahibi olduğu The Daily Mirror gazetesinin Dış Politika Editörü Nick Davies'in MOSSAD'a çalıştığını itiraf etti. Ben-Menashe, İngiliz The Sunday Times gazetesine İsrail'in nükleer silah ürettiğini söyleyen kişinin Mordechai Vanunu olduğunu MOSSAD'a bildiren kişinin Maxwell olduğunu söylemişti.

Ben-Menashe'nin bu iddialarını o dönemde İngiliz ve Amerikan gazeteleri yayınlamadı. Sadece, Irak işgalinden sonra MOSSAD'ın Kuzey Irak'ta peşmergeleri eğittiğini yazan The New Yorker dergisinin yazarı Seymour Hersh bu iddiaları bir basın toplantısıyla dillendirdi o zaman. Maxwell, 1991'de MOSSAD ajanı olduğu iddialarından kısa bir süre sonra da bir 'deniz kazası'nda hayatını kaybetti. Ölümünden sonra, onun İngiliz istihbarat örgütü MI6'ının ajanı olduğu da yazıldı. “Boğulduktan' sonra elinden çıkan The Daily Mirror gazetesi de Maxwell'in MOSSAD'a şantaj yaptığı için bu örgüt tarafından öldürüldüğüne dair iddialar yayınladı. Ancak, Atlantik Okyanusu'nda cesedi bulunan Maxwell, İsrail tarafından devlet başkanlarına yapılan bir törenle Kudüs'teki Zeytinler Tepesi'ne defnedildi.

Blair, Campell, Maxwell ve İsrail... Çok uzun ve karmaşık bir hikaye oldu. Ama başka ülkelerde olan bazı olaylardan Türkiye'nin de çıkaracağı dersler var belki...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi