“Altın”ı tanıyalım, yastık altında tutmayalım
Yastık altı, bireylerin kıymetli varlıklarını finansal sistemin dışında, evde, işyerinde, kasada, sandıkta vs muhafaza etmelerini izah eden bir tabirdir. Bu muhafaza şekli bilhassa ülkemizde oldukça yaygındır ve hırsızlık, kaybolma, deprem, yangın, sel gibi olasılıklar yüzünden oldukça riskli, ülke kaynaklarının ciddi bir bölümünün atıl kalmasına sebebiyet vermesi yüzünden de artık terk edilmesi gereken bir muhafaza şeklidir. Kıymetli varlıkların en başında gelen altın üzerinden konuşacak olursak, altının yastık altında muhafazasına alternatif nedir sorusuna cevap vermeden evvel bu kıymetli madenin kısaca özgeçmişine bakmakta ve altını tanımakta fayda var.
Altın, yeryüzünde sınırlı miktarda bulunması, kolay işlenebilmesi ve göz alıcı bir maden olması hasebiyle eski çağlardan beri insanların ilgi gösterdiği bir maden olmuş ve kıymetli madenler kategorisindeki yerini almıştır. Mısır’daki yazıtlarda M.Ö. 2600’lü yıllarda hayranlıkla tasvir edilmiş, M.Ö. 1320 yılındaki bir haritada, bulunması muhtemel yerler işaretlenmiştir. Ekonomik bir değer açısından ise ilk kez Lidya’lılar tarafından M.Ö.560-547 yılları arasında kullanılmaya başlanmıştır. O yıllarda başlayan altının piyasalardaki itibarı, devletlerin rezervlerinde yer almasından tutun da bireylerin yatırımlarında önemli bir faktör olmasına kadar, artarak devam etmektedir. Yüz yılı aşkın bir süredir devletler merkez bankaları vasıtasıyla piyasalardan altın toplamakta ve kasalarında tutmaktadırlar. Dünyada en çok altın rezervi bulunduran ülke 8133 ton ile Amerika Birleşik Devletleri’dir. Türkiye ise 1995’ten bugüne kadar sabit 116 ton rezervle dünyada en çok altını olan 29. ülkedir.
Piyasada satılan altınlar yüzde yüz saf değil, belirli oranlarda başka madenler katıştırılarak üretilmiş altınlardır. Altına belli oranlarda gümüş katıştırılarak sarı altın elde edilir ve bu karışımdaki altın yoğunluğu çoğu ülkede “karat” bizde ise genellikle “ayar” olarak ifade edilir. 24 ayar altın %100 saf altındır, çok yumuşak olduğu için işlenmeye müsait değildir ve piyasada satılmaz. Piyasada kuyumcularda satılan 22 ayardaki bir altında %91,67 oranında has altın vardır, 18 ayardaki has altın oranı %75 ve 14 ayardaki has altın oranı ise sadece %58,3’tür.
Piyasada satılan altınların fiyatlarında işçilik maliyetleri de vardır. Bu yüzden alım satımlardaki fiyat farkları müşteri aleyhine artabilmektedir. Altına yatırımın en güvenilir yolu, yastık altında muhafazaya göre birçok avantajları bulunan alternatif, bir bankadan altın hesabı açtırmaktır, ancak dikkat, altın hesaplardan hesap işletim ücreti almadığını söyleyen bazı bankalar, altın hesabı kullanabilmek için açılacak vadesiz hesaptan ise hesap işletim ücreti almaktalar. Bu tuzağa düşmeden, altın hesap yahut vadesiz hesap, ne ad altında olursa olsun her hangi bir hesaptan hiç bir masraf komisyon vs almayacağını kesinlikle taahhüt eden bir bankayı seçmemiz gerekiyor menfaatimiz icabı...
Banka aracılığı ile, Dolar-Euro alıp satar gibi, miligram bazında bile alım satım yapabilecek, düşük meblağlarda dahi, 20 liralık, 50 liralık… altın alarak tasarruf etme imkânımız olacak ve bu işlemler için her hangi bir komisyon, muhafaza ücreti vs de ödemeyeceğiz. Devletin bankalardaki mevduata verdiği güvence altın hesaplarda da aynen geçerli ve altının değer artışlarından kaynaklanan kazancımız da her hangi bir vergiye tabi değil. Bunların yanı sıra altın fiyatlarındaki artış veya azalışlarda yahut dilediğimiz her hangi bir zaman alım satım yapabilme avantajı, ücretsiz ve güvenli muhafaza kolaylığı, işçilik ücreti giydirilmemiş saf altın fiyatlarından dar marjlarda alım satım imkânı, istenildiğinde fiziki teslim avantajlarıyla yastık altındaki altınlarımızı ve özellikle faizden kaçınmak için bankaların vadesiz hesaplarında atıl bekletilen birikimleri masrafsız bir şekilde güvenle altın hesaplara aktarmak en akılcı yöntemdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.