Yüreğe can suyu
Sosyal paylaşım sitelerinde bir kısım yazılıp çizilenlere bakınca üzülüyor, Allahım, bu ne gamsızlık, demekten kendimi alamıyorum. Ne kadar da süfli şeyler, dillere dolanmakta.
Fidanlar ilk dikildiğinde, fidan toprakla kaynaşsın diye bir miktar su verilir. Bu suyun adı ‘can suyu’dur. Kalb adlı manevi varlığın mekânı yüreği besleyen can suyu var. Yüreğin can suyu merhamettir. Eğer, şu ramazan günü, şu insanın kendiyle hesaplaştığı aşk mevsiminde, yüreğinin bir yarısında Filistin diğer yarısında Pakistan, bir yarısında bir şehit annesinin kayaları çatlatacak çaptaki acıları diğer yarsında bir yetimin gözyaşları yoksa vicdanını can suyundan yana yoklamalısın.
Sen insansın, sen âyet-i kerimenin tarifiyle ‘eşrefi mahlukatsın’, yaratılmışların en onurlusu olansın, sen, şiirin üstadı Şeyh Galib’in söyleyişiyle ‘hoşça bak zatına kim zübdeyi âlemsin’. Âlem-i sagir/ufak kâinatsın. Âlem-i kebirin bir damlaya yansımasısın.
İnsanın kendi kendine yaptığı kötülüğü kimse ona yapamaz. Bunu hep tertip ve tertil üzere konuşan, yani, konuşması billurdan kelimelerin tesbih tanelerinin ipe dizilişi gibi muntazam ötesi güzellikte olan Sevgili Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem- haber vermekteler. Peygamberler başbuğunun şaşmaz hükümleri şudur. ‘Bir kimsenin kendi kendisine yaptığı kötülüğü cümle âlem bir araya gelse yapamaz.’
Elinde bir çakmak, elinde bir kibrit, vaktini, ömür sermayeni tutuşturuyorsun, zaman, yanıp kavruluyor. Zaman senin iç dünyanın çamları, çınarları, ormanı. Tabiatta yanan ormanlara hayıflanırken kendi yaktığın ormanlar önünde kahkahalar atıyorsun.
Çağın eksikliği, İmam-ı Rabbani Hazretlerini henüz keşfetmemiş olmasındadır. Sahib’üz zeman/zamanın sahibi, bin yılın yaman atlısı...
İslamiyet, mektuplarla neşrolmaya/yayılmaya başlamıştı.
Son Peygamber, İran Kisrasına, Bizans İmparatoruna, Kıpti Kralına rüzgârı atlarına kanat yapmış süvarilerle mektuplar yollayıp onları ve kavimlerini, onları ve kıtalarını, onları ve insanlığı ebedi saadete çağırdılar. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin mektupları, Şanlı Peygamberin yerkürenin ortasına diktiği nurdan manzumeyi idrak rehberi.
Çağın aradığı her değer, bu büyük Peygamber vârisinin mektuplarında.
İmam-ı Rabbani liyakatini başında sultani bir sorguç gibi taşıyan Ahmet Faruki Serhendi Hazretleri...
Tek başına bir külliye.
Tek başına bir üniversite.
Haceyi beşeriyyet/ insanlığın öğretmeni.
Peki nerede İmam-ı Rabbani Hazretlerinin doğum günü kutlamaları, vefat günü tefekkürü?
Nerede O’na dair paneller, sempozyumlar, uluslararası toplantılar, yüksek lisanslar, doktoralar?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.