Daniska
Gündemdeki meseleler malûm... Bulaşsan bir türlü, bulaşmasan bir türlü... Boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor. Ciddiye alsan kendini ciddiyetsiz hissediyorsun. Almasan, bu halin müsebbiplerinin işlerini ve kendilerini ne kadar ciddiye aldığını görüp öfkeleniyorsun. Bugünlerde yazar olmak hiç kolay değil vesselam.
Yıllar boyunca işi mizaha vurarak idare ettim. Ama yaşananların kahredici gülünçlüğü öyle bir raddeye vardı ki mizah da mizahlıktan çıktı. Mizahi bakacağım deyince bile aşırı ciddi kalabiliyorsun bu memlekette... çünkü her şey fazlasıyla gülünç, şirazesizce gülünç, tahammül edilemez biçimde gülünç... Akıl yürürlükten kaldırılmış sanki... Bir ortaoyunu gerçek diye hepimize yutturulmaya çalışılıyor. Ama vaziyet o kadar abeslik arzediyor ki, oyunun Kavuklu ve Pişekâr'ı bile biliyor aslında minareye kılıf biçmeye, mızrağı çuvala sokmaya çalıştığını...
Tabiidir ki bu her yeri tarumar eden bu gülünçlük seline hiç güleceğimiz gelmiyor. Her şey çok gülünç, ama gülemiyoruz. Gülsek, bu halimiz fena halde arızalı olacak. Hani "acı acı gülmek" diyoruz ya, tek seçeneğimiz işte o! Acı acı gülmek... Yani kahrolarak gülmek... Yani gülmemek...
öyle bir "mesele" ile karşı karşıyayız ki neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bir "mesele"yi konuşabilmek, tartışabilmek, değerlendirebilmek için, çözmeye çalışmak için, ortak aklın kesiştiği bir noktanın olması lazım... Ama birileri kendi akıl, mantık, vicdan, kaide dışı tutumlarından bir "mesele" üretiyorlarsa, biz bunu nasıl konuşacağız, nasıl tartışacağız, nasıl değerlendireceğiz, nasıl o "mesele"ye bir çözüm arayacağız? Zihinlerimizin ayaklarını hangi zemine basacağız?
"Saçma"nın da bir mantığı olup olmadığı sorusu eski bir sorudur. Yok demek "saçma"yı ortadan kaldırmaz. Var demek, sonuçta "saçma"nın mantığıyla düşünebilme zorunluluğunu getirir ki, saçmalığın daniskasıdır. Bugün işte o "daniska"ya çağrılıyoruz. Akıl, fikir, vicdan adına ortaya çıkıp gerekeni söylemezsek meydan "saçma"ya kalacak. Söylersek, saçmalığın daniskasını otomatikman büyütmüş olacağız. Zihinsel bakımdan iki ucu da hijyenik olmayan bir değnek!
Peki, "akıl"ı alaşağı edip, "saçma"nın önünü açan kim? Elbette epeyce saftirik zihin var orada? Ama asıl lokomotifi "saçma"nın saçmalığının farkında olanlar oluşturuyor. En büyük yanılgı, "saçma"yı kotaranların yaptıklarına gerçekten inandıklarını düşünmek olur akıl sahipleri için... Onlar "saçma"yı "akıl"ı gidermek için kullanıyorlar sadece. "Akıl"ı yürürlükten kaldırmak için... Neden? çünkü "akıl"ın işaret ettiği yerde durmayı hiç başaramadılar, başaramıyorlar onlar... Bu sebeple, "akıl"ı bypass etmek istiyorlar, kestirmeden gidiyorlar, hileye başvuruyorlar. "Akıl"ı mahkum ederek, kendilerinin yegâne temsilcisi olduğu "saçma"yı genelleştirmek istiyorlar.
Vaziyet bu!
Saçmalığın daniskası böyle bir şey!
Akıl esir, fikir mahkûm, vicdan kilitli...
Saçmalığın daniskası bu sinemada sayın seyirciler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.