Yasin Doğan

Yasin Doğan

Zümre demokrasisi...

Zümre demokrasisi...

“Rejim ciddi tehdit altında”. “Türkiye krizin, kaosun eşiğinde”. “Gerilim had safhada, toplumsal ayrışma artıyor.”

AK Parti'nin kapatılma sürecinde yargıyı tesir altına almak isteyen bazı kesimler felaket tellallığı yapmayı sürdürüyor. Sanki Türkiye AK Parti hükümetinin icraatları sonucu uçurumun eşiğine geldi, bir an önce Türkiye'yi bu tehlikeden kurtarmak lazım.

CHP'nin kriz ve gerilim üretme şeklindeki siyaset tarzı giderek belli çevrelerin ana yöntemi haline geliyor.

Oysa yargı sürecini ajite etmemek ve yargıyı tesir altına almamak lazım.

Pazartesi açıklanan rakamlara göre Türkiye ekonomisi 660 milyar dolarlık hacmiyle dünyanın en büyük ekonomilerinden biri haline geldi. Kamu borç stokunun milli gelire oranı düştü, kişi başına milli gelir 10 bin dolara yaklaştı, ihracat zirve yaptı, yabancı yatırımlar tarihinde görülmemiş oranlara ulaştı.

Ama bazı siyasiler ve yazarlar felaket tellallığı yapıp hükümeti bir kaşık suda boğmaya çalışıyor.

Neymiş, toplumun her kesimini kucaklayamamış, bazı yazarları uçağına almamış, uzlaşmacı bir tavır sergilememiş.

Eğer öyle olsa AK Parti, Türkiye'nin 80 ilinde milletvekili çıkarabilen tek parti olabilir miydi? Diğer partiler “bölge partisi”, “zümre partisi” hüviyetine bürünürken, AK Parti tek Türkiye partisi olabilir miydi?

AK Parti bu özelliğiyle Türkiye'de birlik ve bütünlüğün teminatı parti durumundadır. Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklamayı, bir bütün olarak tutmayı hangi partinin siyaseti başarabilir? CHP'nin mi, MHP'nin mi, yoksa DTP'nin mi?

Mesele, belli bir kesimin imtiyazlı konumunu halka terk etmekte zorlanmasıdır.

Bir avuç siyasetçi veya yazar iktidarı yönlendirecek, bu bir avuç insanla uzlaşacaksınız, bu bir avuç insanla sıkı fıkı olacaksınız…

Yoksa sahip olduğunuz halk desteği, milletin teveccühü, genel dengeleri gözetmeniz, sağduyulu davranmanız hiçbir önem taşımaz.

Tek ölçüt vardır, bu bir avuç mutlu azınlığa göre yaşamınızı, icraatlarınızı, yönetiminizi şekillendirmeniz.

CHP zihniyetindeki bu seçkinci güruh açısından AK Parti'nin icraatları, söylemleri değil, varlığı bir sorundur. Tahammül edilemeyen, AK Parti anlayışındaki bir hareketin Türkiye'yi çağdaş dünyaya yaklaştırması, halkın gönlünü kazanması ve daha uzun yıllar Türkiye'yi yönetecek bir performans ortaya koyabilmesidir.

AK Parti'nin varlığını krizin sebebi gibi göstermek isteyen siyasiler, aslında AK Parti'nin tasfiye edilmesi durumunda Türkiye'nin nasıl bir krize sürükleneceğini hesap etmiyorlar.

Onlar için kendilerinin kazanmaları, kendi ikballeri, kendi iktidarları önemli.

“Küçük olsun benim olsun” anlayışından kurtulamıyorlar.

Bu zihniyeti anlamak gerçekten zor.

Türkiye'de ekonominin kötüye gitmesinden, toplumsal yılgınlık ve ümitsizliğin artmasından, dengelerin alt üst olmasından, Türkiye'nin uluslararası itibarın dibe vurarak ülkenin çağdaş dünyadan dışlanmasından nasıl medet umulabilir?

Birileri, nasıl Türkiye'nin kaybetmesi kendi zümrelerinin kazanması üzerine hesap yapabilir?

Erdoğan'ın “Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız” söyleminin tam tersine “bizim zümremiz kazansın da Türkiye kaybetse de olur” demeye nasıl cesaret edebilirler?

Türkiye'nin kaosa, toplumsal ayrışmaya, yokluğa, darlığa sürüklenmesine nasıl çanak tutabilirler?

Yazık, Türkiye, bu yaklaşımları hak etmiyor…

Türkiye eğer çağdaş bir ülke olacaksa, bu skolastik görüşleri aşarak olabilir.

Bazı siyasetçiler ve medya mensupları zümreci ve seçkinci yaklaşımı sürdürdükçe muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmak da mümkün değildir, ideal bir demokrasiye ulaşmak da...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yasin Doğan Arşivi