Pelteleşmek
Eleanor Roosevelt, “Kendi müsaadeniz olmaksızın kimse size kendinizi aşağı hissettiremez” demiş.
Türkiye’de bir muhalefet lideri de şöyle demiş: “Ben memur Kemal’im, memur olmaktan onur duydum. Ben aynı zamanda işçi Kemal’im, emekli Kemal’im, milletvekili Kemal’im, ben halkın Kemaliyim.”
Türkiye’de yaşanan son siyasi süreçte, geleneksel yapıların nasıl da çözüldüğünü; bu çözülmenin insan davranışlarına nasıl etki ettiğini, çiğ ve iğdiş tipolojilerin nasıl da el üstünde tutulabildiğini hep beraber izledik.
Üstelik işbu çözülmenin yepyeni bir durum değil, kökleri çok eskilere giden uzunca bir hazırlık evresinin bilerek veya bilmeyerek yaşanıp ondan sonra vücuda geldiğini müşahede ettik.
Şimdilerde ise bahsi geçen bu uzunca, belirli ve belirsiz sürecin herkesçe görünür ve hissedilir olan ürünleri ortaya çıktı.
Gayet normalleşmiş, hatta üst üste tecrübelerle pelteleşmiş bir siyasi atmosferin çok farklı kişilikleri bambaşka kanallardan tektipleştirdiğine şahit olduk ve oluyoruz.
Bütün taraflar içinde kendini ve hatta kendisiyle birlikte geniş halk katmanlarını aşağı hissettiren bir siyasi praksisin sadece geçici bir durum olarak değil, gayet pelteleşmiş bir kurulu düzen olarak hayatiyete sahip olduğunu görmüş bulunuyoruz.
Kendini aşağı hissetmesi için dönemin müstekbirlerinin üzerine üzerine geldiği bir ortamda Namık Kemal’in kaleme aldığı Hürriyet Kasidesi’ni bir kez daha hatırlamakta fayda var. Çünkü bu Kemal, yukarıdaki Kemal gibi “Ben halkın Kemaliyim” tarzında gayet gülünç ve ibret verici, soyut veya somut herhangi bir himayeye tevessül etmeyi reddediyor.
Böylece biz de Roosevelt’in sözünü ettiği duruma karşılık “Evet hissettiremez, çünkü der ki Namık Kemal…” diye bugün bile şu dizeleri mırıldanabiliyoruz:
***
Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten
Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten
Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten
Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten
Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir
Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten
Hemen bir feyz-i baki terk eder bir zevk-i faniye
Hayatın kadrini âli bilenler hüsn-i şöhretten
Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler
Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten
Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten
Felekten intikam almak demektir ehl-i idrake
Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedametten
Durup ahkam-ı nusret ittihad-ı kalb-i millette
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten
Eder tedvir-i alem bir mekînin kuvve-i azmi
Cihan titrer sebat-ı pay-ı erbab-ı metanetten
Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar
Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten
Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı
Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten
Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir
hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten
Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim
Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten
Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim
Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten
Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette
Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten
Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet
Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten
Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın
Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten
Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten
Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler
Ki ednâ zevki aladır vezâretten sadâretten
Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim
Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten
Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir
Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten
Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ye bidâd
Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten
Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet
Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten
Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret
Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten
Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme
Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten
Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl
Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten
Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et
Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten
Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar
Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.