Gâvurun Türkten intikamıdır!
Hrant Dinki vuranların örgütsel bir yapının unsurları olmadıkları mahkeme kararıyla sübut bulurken, bugün Taksimde toplananların gayet örgütlü oldukları gözlerden kaçmadı.
Göstericiler Hepimiz Hrantız, Hepimiz Ermeniyiz şeklindeki bildik sloganlarına Bu dava böyle bitmez diye yeni bir slogan daha eklemişler.
Sınıf bilinci ve mücadelesinden, emperyalizme karşı milli kültürel kotlardan tamamen kopmuş bulunan Türkiye Solunun kuyruğuna takılmış kimi muhafazakar grupların insan hakları ortak paydasından hareketle kurdukları geniş koalisyona bir taraftan TÜSİAD-tekelci sermaye grupları, diğer taraftan etnikçi unsurlar ve onlara destek olan Batılı kamuoyları ekleniyor ve hep bir ağızdan bu davanın böyle bitmeyeceğini haykırıyorlar.
Peki nedir istedikleri?
Müslüman milletin ve Türklük gerçeğinin sanık sandalyesine oturtulması mıdır?
Böyle bir cümleyi duydukları anda bile, sözün sahibine faşist damgasını vuruveren bu çevrenin konuştuğu dile bakılırsa, talep edilen tam da budur.
Çünkü istedikleri şey alelade bir örgüt uydurulup, yargılananların sayısının yüzlerce kişiyi bulması falan da değil.
Onları bu bile kesmez.
Kendi ifadeleriyle bir zihniyetin yargılanması gerekiyor.
Sanık sandalyesine, bugün dilinde halen Türk ile Gâvuru birbirine karşıt, denk ve düşman kuvvet olarak görüp çocuklarına bu realiteyi intikal ettiren Müslüman Milleti oturtmak istiyorlar.
Biliyorlar ki Türkler sadece Gâvurların karşısında kılıç kuşananlardır. Boyun damarlarını gerip, yekinerek tıslayıp durdukları şey Türkün bu tarihi rolüne duydukları hazımsızlıktır.
O halde Türkten bekledikleri nedir?
Bin yıl sonra Türkiye içlerinde ya kâfir külahlıların karnavallarında onu bir sirk maymunu haline getirmek, ya da ancak amcaoğulları kavgasında rol kapacak vahşi bir gladyatöre dönüştürmektir.
Bu iki dayatmaya da direnen ve tarihi rolünden vazgeçmeyen az bir Türkü yok etmek için savaşıyorlar.
HEPİMİZ ERMENİYİZ DİYENLER TÜRKİYENİN BİR GELECEĞİ YOKTUR DİYORLAR
Türkiyedeki ilgili tarafları ve herkesi entelektüel bir namusa davet eden İsmet Özel, şunları söylüyor:
Türkiyede kâfir diyemiyorsunuz. Yani dinler arası diyalog, yok cart curt, hoşgörü falan filan
Türkiyede kâfir sözü hasıraltı ediliyor. Türkiyede kâfir var mı yok mu? Yalnız Türkiyede değil, dünyada. Yani Müslümanlar kime kâfir derler. İnsanlar bunu netleştirmekten kaçıyorlar. Kaçıyorlar mı kaçmıyorlar mı?
Bugün dünyada yürürlükte olan sisteme evet mi diyorsunuz hayır mı diyorsunuz? Evet diyorsanız Amerikanlaşmayı ister istemez kabul edeceksiniz. Hayır diyorsanız Türkleşmeyi kabul edip mutlaka İslamla tanışmak mecburiyetindesiniz. İslamla şereflenmek mecburiyetindesiniz.
Ve ekliyor: Hepimiz Ermeniyiz diyen insanlar
Onlar, Türkiyenin bir geleceği olmadığını, olmasının da pek gerekli olmadığını düşünen insanlar olmalıdır.
Ayrıca Hrantın arkadaşları sıklıkla bir şey söylüyor; Bu, yükselen milliyetçiliğin bir sonucudur diyorlar.
Halbuki, tam tersine, gerileyen milliyetçilik ve devletçilik sizlere bu imkan ve kabiliyeti sunmaktadır.
Yine İsmet Özele kulak verirsek; Ne milliyetçilik yükseliyor, ne de devletçilik. Her ikisi de baş aşağı gidiyor. Türkiyede yükselen Hıristiyanlaşma ve sermaye düzeninin zorlamalarına boyun eğiştir
Linç bir ayrıksılığın sonucuysa, milliyetçiliği linç kültürünün tarihsel kökeni kabul etmek ancak Yahudi zihniyetinin uzantılarından biri olabilir.
VE SİZLER! SOSYETEDE KABUL GÖRMEK İSTEYENLER
Son olarak Hrant Dink için bugün sokağa dökülenler içinde yer alan kimi muhafazakar erkeklere dair birkaç hatırlatma yapmakta fayda var.
Sizler için Hrant, Biz de Ermeniyiz diye haykırdığınızda, tutulduğunuz aşağılık kompleksinden bir nebze kurtulacağınızı vehmettiğiniz popüler bir malzemeden başka bir şey değil.
Yani harbi bir samimiyet içinde dahi değilsiniz orada, ki olmanız için bir neden de zaten yok. Karşı mahalleye buyur edilebilmek için ayna karşısında ağzını burnunu eğerek kibar konuşma provası yapan fakir oğlanlar gibisiniz.
İsmailağa Camiinde şehit edilen Bayram Ali Hoca ya da Noel Baba operasyonunda ve daha başka köşelerde katledilenler ise kendi etleri ve kendi canlarınızdan olduğu için, aklınıza bile getirmekten imtina ettiğiniz taşralı akrabalarınız mesabesindedir.
Başkasının acısını hissetmek elbette yüksek bir ahlak ve güzel bir erdemdir.
Ama sizin gibi tiplerin kendi acılarına bile duyarsızlaşmış korkaklar ve yüzsüzler olduğunuzu bildiğimiz için Hrant üzerinden yapılan siyasi hesaplardan pay kapma yarışına girmiş olduğunuzu da eklemek gerekir.
Ayrıca mesele sadece bir insanın ölümüne duyduğunuz üzüntü ile kalmıyor; bölünme tezlerine, tarihe küfretmeye, geçmişini ve nesebini inkara kadar giden bir soysuzlaşmanın adı ve kampanyasında konu mankenleri haline geldiğinizi bilmeniz gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.