Fransa’nın Çingenelerine de kucak açamaz mıyız?
Hadiseler, kendi zamanlarından tecrid edilerek tahlil edilemez. Bu bir gerçekken okullarda Kanuni kapitülasyonlarla ülke menfaatlerini peşkeş çekti deniyordu. II. Selim ise Türkçülük damarı ağır basanlar tarafından kınanıyordu. Zira bu Padişah, Yahudiler, İspanya’dan kovulduklarında onları Osmanlı mülküne kabul etmişti. Bu kabul, Osmanlı Türkü’nün birinci alicenaplığı idi. II. Dünya harbi sırasında da Alman Yahudilerine buyurun dendi.
Irmakların denize akması gibi uzak ve yakın çevreden kavimler, zaman zaman bereketli Anadolu topraklarına aktılar. Orta Asya’dan İspanya’ya, Moskova’dan Kuzey Irak’a kadar bu böyledir. Rusya’da kızıl ihtilal olunca İstanbul Beyaz Ruslarla dolmuştu. Saddam’dan kaçan Kürtler de Türkiye’ye sığındılar. Bugün kara Afrika’nın istikbal arayan çocukları, büyük şehirlerimizde hayatlarını idame ettiriyorlar.
Biz Türkler, asırlar boyu muhtelif ırkları bir çatı altında barındırıp adaletle yaşattığımız gibi ülkelerinden atılan, kaçan veya ekmek parası için çıkanlara da kapılarımızı açtık.
Şu anki Kürt meselesi ise son bir asırdaki ayıbımızdır. Kürt kardeşlerimizi yanlış politikalarla Stalinci bir örgüte doğru ittik. Bu dediğimizi bazı generallerimizle de paylaştık. Atalarımız, onlarca ırk, bir çok din ve mezhep mensubunu 6 buçuk asır gül gibi yönetirken biz bir Kürt’ü idare edemedik, üstelik Kürt Müslüman dediğimizde doğru söylüyorsun dediler.
Tarihten bu yana Çingeneler, bu vatanda rahat etmişlerdir. Onlara Roman da deniyor. Fakat bu ırk, Çingene denmesini istemekte. Çingeneler toplumumuza renk katan unsurlardan biridir. Çingene davulcuları ramazan gecelerinin sesidir. Nerdeyse ilk bayramlaşma da onlara olur.
Bizim 10 Asırdır bir arada yaşadığımız insanlar, Avrupa’nın göbeğinde fazlalık görülerek kovulmakta. Paris, Çingeneleri Fransa’dan atarak Romanya ve Bulgarsitan’a yollamakta. Herhalde sırada mağripli Müslümanlar vardır. Bu Fransa değil miydi, ikide bir Kürt hakları için bize müfettiş yollayan? Şimdi Ankara’nın da oraya müfettiş yollama hakkı doğmadı mı?
Peki dünya nerede? Biz, 1915 şartlarında Ermeni teb’amıza yer değiştirmekten dolayı bugün de suçlamalara muhatap olurken Fransa, kimseye aldırmadan bir azınlığı kapı önüne bırakıyor. O çingenelere Türkiye sahip çıkmalıdır.
En fazla 10 bin kişi olan bu Çingeneleri boşalmış köylere, seyrekleşmiş kasabalara yerleştirebiliriz. Zaten Fransa’ya Romanya ve Bulgaristan’dan gitmişler. Bunlar, Osmanlı çingenesi. Bugün bütün balkanlardaki Çingeneler kendilerini Türk diye ifade etmiyor mu?
Bizi Ermeni veya Kürt ihtilafından dolayı suçlayan dünyaya esaslı bir insanlık dersi verelim. Mevcut Çingenelerimizin nüfusu 10 bin kişi artmakla biz hiçbir şey kaybetmeyiz.
Aksine kazancımızsa çok olur.
Bizim Türk’ümüz, Kürt’ümüz, Çingenemiz ve neyimiz varsa hepsi, Osmanlıdır. Problemlerimize Osmanlı ufkundan bakmaktan başka çare yoktur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.