Amerika’da İslâm Şeriatı korkusu
‘Amerika’nın İslâm Şeriatı tehlikesi altında olduğu’ gibi absürd bir tartışmanın ABD medyasında alenen yapılmaya başlamasını nasıl yorumlamalıyız?
Böyle bir şeyin varlığı kara mizah gibi gelebilir size. İnanın, değil. Hem kara mizah değil, hem de hayırlara işaret etmiyor.
Sanırım birçok okur ABD’de bu tür bir tartışmanın varlığını gazetemizin değerli kalemlerinden Mustafa Özcan Bey’in 23 Eylül günü yayımlanan “Karakuşi’den McCarthy’ye...” başlıklı yazısından öğrendi.
O yazıda Sayın Özcan şöyle demişti: “Muhafazakar Values Voter Summit toplantısında Newt Gingrich gümbürtülü bir çağrıda bulunarak acil hatta acul ve yakın tehlike arz eden Şeriat hukukuna karşı derhal önlem alınmasını talep etmiş. Toplantıda alkış tufanı arasında kuruntularını veya paranoyasını ele veren şöyle bir teklifte bulunmuş: “Şeriat hukukunun ülkede hiçbir mahkeme tarafından itibara alınmayacağına ve uygulanamayacağına dair bir federal yasa çıkartalım.”
Burada araya girerek şunu belirteyim; ABD parlamentosunun eski başkanı Newt Gingrich hâlihazırda İslâm karşıtı cephenin sesi en gür çıkan propagandacılarından. Bu adam ABD siyasetinde sıradan birisi değil. Şimdilerde piyasaya sürmek için hazırladığı ve tanıtımını yapmakla meşgul olduğu “America At Risk” (Amerika Risk Altında) adlı filmde, ABD’nin İslâm tehdidi altında bulunduğunu isbatlamaya çalışıyor, hem de binbir hileyle. Filmin tanıtımını “http://www.americaatrisk.com/” internet adresinden görebilirsiniz.
Yine Sayın Özcan’ın yazdıklarına dönelim: “The American Enterprise Institute’deki konuşmasında Gingrich, liberallere de dokundurmaktan kendisini alamamış ve onları, Şeriatçıların türdeşleri ve aynı kompartımanda seyahat eden kişiler olarak tanımlamıştır. Newt Gingrich’in Şeriat yasalarını bu şekilde gündeme getirmesi Yahudilerin de beit din adıyla bilinen benzeri pozisyonunu akıllara getirdi...
Bununla birlikte, bütün bu tartışmaların ışığında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Belki de Obama sonrası dünyayı Bush’dan daha beter ve kasıp kavurucu bir dönem bekliyor. Yine de Allah beterinden saklasın.”
1990’ların başından beri Amerika’da İslâm karşıtı tartışmaların dozajını nasıl yükselterek devam ettiğini, bunun kamuoyu oluşturmaya nasıl teşne olduğunu ve arkasından ne tür siyasi açılımların geleceğini ibretle izlemiş birisi olarak, bugün tertiplenenlerin de, planlı ve küresel çapta stratejik hedeflere mebnî olduğunu söyleyebilirim.
Bu yüzden de Sayın Özcan’ın, “Belki de Obama sonrası dünyayı Bush’dan daha beter ve kasıp kavurucu bir dönem bekliyor.” uyarısının ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum. İçine girdiği ekonomik krizden kurtulamayan, 11 Eylül’ü bahane ederek başlattığı küresel fetihte dibe vuran, Irak ve Afganistan’da emperyal gururu kırılan bu ülkede, şahin politikaların işe yarayacağına inanan güçlü bir kesim var. Yeni yıkıcı planlarını uygulamak için sabırsızlanıyorlar.
Amerika’da, Obama’nın her fırsatta “Ben inançlı bir Hıristiyanım” demesine rağmen gizli Müslüman kimliği taşıdığına inanan yüzde 20’lik bir kesimin sayısı da, her geçen gün artmakta. Bu da, “ülkeyi Müslümanlar yönetiyor” propagandasını güçlendiriyor.
Ortadoğu’nun haritasını yeniden çizmeye ahdetmiş ama Bush’un hezimetiyle geriye çekilmiş güçler, İslâmofobiya üzerinden tekrar etkin olarak yeni hamleler başlatmanın derdindeler. Bu da İsrail’in İran’ı vurma niyetiyle buluşuyor.
Bu hususun altını çizdikten sonra İslâmofobiyanın kasıtlı olarak tırmandırılması meselesinin bir de ABD toplumuna bakan yönü var, ona da birkaç satırla değinmek istiyorum. Amerika Şeriat tehdidi altında diye oluşturulan sunî korku atmosferinde Müslümanların temel hakları kısıtlanmak istenmektedir. Böylece onların yaşadıkları toplumda aktif roller üstlenmelerinin önü kesilmek istenmektedir.
Göze çarpan bir diğer husus da, İngiltere’de Müslümanların elde ettiği “medeni hayatta İslâm hukukunu uygulama hakkı”nın ABD Müslümanları tarafından talep edilmesini elgellemek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.