SP Genel Başkanına
SP’de ipler kopmadan, testi kırılmadan, Kurtulmuş’a, yürekten gelen bir sesle “Sayın Genel Başkanım” diye başlayan bir açık mektup yazmak isterdim. Ancak Kurtulmuş ve ekibi belki de şu anda kararlarını verdiler bile. Onun için birçok şey için çok geç artık; biliyorum yürekten gelen bu ses yüreklerine ulaşmayacak. Belki kulaklarına bile… Kaldı ki her kafadan bir sesin çıktığı şu kakafoni anında, benim cılız sesimin ne ehemmiyeti olabilir ki!
Ne ki şu evrende, hava boşluğuna bırakılmış hiçbir sözün boşlukta kalmayacağına; mutlaka hedefini bulacağına olan inançla, ben yine derim ki… “Sayın Genel Başkanım nereye?”
SP’den kopup yeni bir parti kuracağınız konuşuluyor. (Belki de bu yazının yazıldığı sırada kararlarını almış olacaklar) Saflığıma verin, ben yine de bu tür haberlere inanmak istemiyorum. Onun için soruyorum “Sayın Genel Başkanım nereye?”
Siz bu takımın sahaya çıkan kaptanı değil misiniz? Bu geminin kaptan köşkü size emanet edilmedi mi?
Ben sizin Milli Görüş’le Katolik nikahı kıydığınızı düşünürdüm. Öyle olduğuna inanırdım. Özü sözü bir olmak da bunu gerektirmez mi?
Tamam ortalık birbirine girdi. Milli Görüş erleri şimdi birbirlerini yemekle meşgul. Kardeş hukuku falan da kalmadı. Fakat kusura bakmayın ama bu durumun müsebbibi siz değil misiniz? Yaşanan bu anarşinin fitili, sizin kongre emrivakinizle ateşlenmedi mi?
Ne yani yaşanan bu süreçte benim yazılarımın dahi payı var da, sizin hiç mi sorumluluğunuz yok, olur mu böyle bir şey? Şirketin iflasından CEO’yu sorumlu tutmayacağız da mahalle imamını mı sorumlu tutacağız? Şirketin çaycısının hataları bile CEO’dan sorulmayacak mı?
Kuşkusuz her çoban mes’ul olduğu sürünün sorumlusudur. Sürüye kurt daldığında, çoban köpeklerinden önce çobana sorulur; uyuyor muydun be adam! Hani feraset!
Hani olağan üstü kongre “İktidara yürüyüş kongresi” olacaktı. Siz bir yerlere yürüyorsunuz -belli ki gidicisiniz- ama bu nasıl iktidara yürüyüş anlamış değilim ben. Şu aşamada hırlısı hırsızı hep birden gaz veriyordur size; yürü başkan yürü, bu yürüyüş iktidar yürüyüşüdür! Yerinizde olsam, gaza gelmezdim! Takdirde varsa iktidar olmak, hiç kimse engel olamaz zaten, biz inançlı insanlarız, fakat Milli Görüş’ü darmadağın ederek iktidar olmanın -velev ki mümkün olsa bile- kime ne hayrı olabilir!
Hoca’nın vesayetine son vermek iddiası ile yola çıkmak bir kalkışmaydı; kongre kararı bir meydan okumadır, kongreye gitmeden parti kurmak, minderden kaçmak demek olmayacak mıdır? Bu bir ricat değil midir? Yeni bir başlangıç yapmaya hazırlanan bir komutan, mücadelenin başında ricat kararı verirse, bozgun kaçınılmaz olmaz mı?
Şunu hatırlatmak isterim ki, iktidara yürüyüş yolu, ricattan geçmez.
Sayın Genel Başkanım
SP Genel Başkanı olarak Milli Görüş’e hizmet etmek, Başbakan olmaktan bile daha şerefli bir görevdir. Allah nasip eder de Milli Görüş’ün Başbakanı olursanız aliyyül alâdır. Fakat boş heva ve heveslere kapılmak, çölde serap görmek gibidir.
Her şey bir yana, halk dilinde amiyane bir tabir vardır; iti öldürene sürütürler. Her şeyi birbirine katıp çekip gitmek var mı? Dağıttığınız gibi toparlayın lütfen. Geminin kaptan köşkünü teslim ettiğimiz kaptandan ilk beklenen mesuliyetini müdrik olmaktır. Partiyi şu halde bırakıp gitmek, en azından sorumlu insanlara yaraşır bir davranış değildir.
Sayın Genel Başkanım,
Fazla söze ne hacet, benim bildiğim gemiyi ilk fareler terk eder(miş). Hiçbir şey olmamış gibi çekip gidemezsiniz. Hiç değilse, mindere çıkmalısınız, delegenin hakemliğini kabul etmelisiniz. Unutmayın ki, şeriatın kestiği parmak acımaz.
Kongrenin irade beyanının sizin için bile bir anlamı olmalıdır.
Mindere çıkmaktan imtina ederseniz, boyunuza posunuza rağmen ben size pehlivan mı derim!