Cumhurbaşkanı nın Meclis’i açış konuşması
Sayın Cumhurbaşkanımızın 1 Ekim 2010 günü TBMM’nin yeni yasama yılını açış konuşmasını dikkatle takip ettim.
Meclisin demokratik bir olgunluk sergilemesi sevindirici oldu. Parti gruplarının sayın Gül’ü genel kurula girişte ayakta karşılamaları güzeldi. Cumhurbaşkanlarının seçildikten sonra partileri yoktur. Onlar, devleti ve milleti temsil ederler.
Bu karşılama seviyesi ve Cumhurbaşkanının yaptığı konuşma, öyle ümit edilir ki halk oylamasının gerdiği sinirleri yumuşatacaktır. Buna da genel seçimler öncesi ihtiyaç var. Sürekli yüksek gerilim hatadır. Ayrıca cumhurbaşkanının hakem rolü de bir ihtiyaçtır, gözden ırak tutulamaz, bunun daima işler olması gerekir.
Abdullah Gül, açış konuşmasına iyi hazırlanmıştı. İç ve dış gündemde olan hemen her meseleye temas etti. İran’dan AB’ye, Silivri’den yüksek yargıya, oradan Kürt ihtilafına kadar görülmesi lazım gelenleri gördü.
Konuşma, dolgun, tarafsız ve tatmin ediciydi. Bu bir Fahri Sabit Korutürk konuşması değildi. Metin, çala kalem yazılıp ele tutuşturulmamıştı. Üzerinde hayli çalışıldığı, yazılıp-bozulduğu, danışmanlarla müzakere edildiği, kelimelerin özenle seçildiği belli.
Doğrusu da buydu...
Kendisi bizzat münakaşa mevzuu olan bir nutuk, hayal kırıklığına yol açardı. Konuşma bittikten sonra yapılan yorumlar umumiyetle takdirkardı. Bazılarının peşin hükmünü kırmaksa zaten imkansızdır. Onlara ne deseniz nafile. Onlar, bir kaşe vurmuştur, başkasını görmezler. Halbuki meclis kürsüsünde düzgün, itidalli, temkinli bir devlet adamlığı örneği görülüyordu.
Kahtı rical/yetişmiş insan ihtiyacı, bizim 200 Yıllık problemimizdir. Bunun içinde devlet adamlığı da vardır. Abdullah Gül de, Tayyip Erdoğan da Ahmet Davutoğlu ve daha başkaları da şüphesiz ki artık birer devlet adamıdır. Bugün TBMM çatısı altında da dışarda da Bakanlık, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapacak bir çok kaliteli isim var.
Bu zenginlik bir talihin dönmesidir. Geçen hafta Türkiye Cumhurbaşkanı, BM Güvenlik Konseyinde başkandı. 20 devlet birden Cumhurbaşkanımızdan randevu istiyordu. Sözleri Amerikan gazetelerinde haber olmaktaydı. Türkiye Başbakanı, haftada birkaç uluslararası çok büyük toplantının esas aktörü. Dikkat edilirse Bill Clinton da İstanbul’da onu diyor, Avrupa size gelecek. Bay Clinton sıradan bir devlet adamı değil. Devlet umuru görmüş sözü tam da böyleleri için. AB yalpalarken Türkiye büyüyor.
Bu Türkiye, AB için 50 yıldır sabır çekiyor. Bu Türkiye, 30 yıl evvel 1 milyon dolar borç para için Lüksemburg’un kapısında bekliyordu.
Bunların görülmesi lazım.
Washington’ı ziyaret eden Türk Parlamenter hey’eti bir toplantı yaparak temaslarını basın mensuplarına naklettiler. Muhalefet sözcülerini zaman zaman hayretle dinledik. Ülkemiz kalkınsın, insanımız refaha ersin ötesi mühim değil diyecek politikacıya çok hasretiz. Kahtı rical bitiyor fakat bazı alışkanlıklar aynen devam etmekte. Mümkündür ki Cumhurbaşkanından başlayarak kitleye yayılacak bu itidalli tavır, bu alışkanlıkların terkini kabul ettirecektir.
Sayın Gül’ün konuşmasında ‘eskimiş siyaset dili’ cümlesini bu sebeple beğendik. O kavgacı ve ideolojik ve kato bir dildir.
Yeni bir dil ve yeni bir üsluba ihtiyaç var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.