Din dersi meselesi
İki TV sunucusunun Alevi vatandaşlarımıza dair yaptıkları kepaze şaka onlar gibi Sünnileri de üzmüştür. Alevilik ayrı bir din ve mezheb değildir. Bizim Alevilerimiz İran Şiileriyle Suriye Alevilerinden de farklıdır. Alevi dediğimizde yekpare bir tarz da yoktur. 5 vakit namaz kılanından fanatiğine kadar iki düzine kadar ayrı renk mevcuttur. İnanç olarak İslam, Şaman, Şia ve eski Anadolu geleneklerinin karmaşasıdır. Asırlar boyunca kendilerini anlatamamışlardır. Sünnilikte sahte ‘şıh’ların yaptığını Alevilikte de birtakım dede lakaplılar yaparak bu insanların saflığını çıkara dönüştürmüşlerdir.
Aleviler azınlık değildir. Zaman zaman Kürt ve Alevinin koruyucusu rolündeki emperyalist temsilcileri bu iki varlığı ana gövdenin dışına çıkartarak bu tarife itmeye çalışmaktalar. Irken ve inanç olarak bölme planı. A planı.
Pazartesi akşamı New York’ta yemekteydik. Yemekten sonra Sudan asıllı bir dostumuz masadakilerden bir Türk bürokrat için ‘Malezyalı sandım’ dedi. Ona dedim ki ‘Unutmayın.....’ sözümü kendisi tamamladı. Artık ezberlemişti... ‘Unutmayın ki biz bir imparatorluk bakiyesiyiz...’ Biz imparatorluğa o mirastan kalan her şey ile sahibiz. Aramızda bir miktar gayri müslim azınlık vardır. Kalan yüzde 99 Müslümandır.
Dünyanın her yerinde ama devlet eliyle ama başka şekilde vatandaş din tahsili yapar. İnsanın inançsız olması mümkün değildir. İman, ihtiyaçtır. Meşru zeminlerde karşılık bulamazsa sapmalar olabilir.
Bugün Türkiye’de din tahsili devlet eliyle verilmektedir. Bu isabetli midir? O ayrı mevzuu. Bu topraklarda yaşayanların yüzde 99’u Müslümandır. Bu yüzde 99 dinini öğrenmek ihtiyacındadır. Ülkenin bekası adına gelecek nesillerin İslamiyeti öğrenme zarureti vardır. Okullarda bu ihtiyaca ne kadar cevap verilmekte? Çok az. Zaten öğretilen din kültürüdür. İslamiyet gibi diğer dinler de bir miktar okutulmakta. Laik bir eğitim sistemi var. Yaşama değil bilme esaslıdır. İnanmaya, inandırmaya değil öğretmeye dönüktür. Amelsiz ilim esas alınmıştır. Öğretilen dersin adı da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisidir. Adı üzerinde bilgi. Bu derste Alevilik de anlatılmaktadır.
Bugünlerde yine gündemde. ‘Din dersi zorunlu olsun mu, olmasın mı?’ deniyor. Bu noktada devlet sınıfta kalmıştır. Zorunlu, mecburi ne demek? dayatmayla din mi öğretilir? Din sevdirilir. Kalben benimsenmedikten sonra öğrenilen neye yarar? Doğru olan Alevi ve Sünni vatandaşlarımızın bu derslerin yetersizliği üzerinde ittifak etmeleriydi. Tartışma mecburiyete dair değil, dersin kifayetsizlik üzerine olmalıydı. Nihayetinde söz konusu olan genel kültürdür. Bu noktada Sünniler komşularıyla iş yeri, okul ve asker arkadaşlarıyla diyaloğa girmiş olmalıydılar. Bu kopukluklar, açı yaptı, TV sunucularına kadar varan birtakım pis yakıştırmaları yaşattı.
Öyleyse ne yapmalı? Dinde zorlama yoktur/la ikrah fi’ddin. Bu tahsil tercihe bırakılmalı. Lüzumuna inanan alsın. Ne var ki öğretilen de dört başı mamur bir din dersi olsun. Hem akide hem ibadet görülsün. Teorik bilgide kalınmasın. İlim amele dönüşsün. Bu dersleri gören doğru inancı da namaz kılmayı da Kur’an okumayı da öğrensin. Ortaya çıkacak güzel örnekler zaman içinde Alevi vatandaşlarımız bakımından da çekici olabilir, bir hatadan cayılabilir. Zaten serbest olduğunda Alevilerde de topyekûn tercih veya tercihsizlik olmayacaktır.
Bu toprakların bir parçası olan bu vatandaşlarımız şunu düşünmeliler. Hazreti Ali nasıl inanmışsa öyle inanalım, ne yapmışsa onu yapalım, bugün yaşasaydı nasıl hareket eder idi ise öyle hareket edelim. Alevi için de Sünni içinde ortak değer Hazreti Peygamber ve Hazreti Ali’dir.
Öyleyse bu ayrılık gayrılık, bu farklı yol niye?
İyilik orta yoldadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.